yeni etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yeni etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yeni Tatlar


  İlginç, değişik, işte cumbul cumbul tatlara pek açığımdır. 
  Tabi bu tatlar her zaman lezzet duyularımı zirveye çıkarmıyor. 
  Anam bunun yendiğinden emin misiniz diyesim geldiği de oluyor ama içime atıp yola devam ediyorum. 
  Hayat bir yolculuk anacım, neydek durak mı...



Balkabaklı kahve... Sonlara doğru kabak tadı verdi evet.



Tofu... Soya fasulyesinden Uzak Doğu'ya has bir şey. Resmen helva muamelesi yapmışım ama heç tadı yoh.



Hurmişli kurbiş... Lezzetli ama hamuru kum kum. Misafirin yanında yenmemeli, yeniyorsa da konuşmamalı. Boğulma tehlikesi var.



Yıldız meyvesi... Belli bir tadı yok ama ay nasıl sulu, nasıl ferah.



Kumkuat... Portakalın küçüğü. Anacım ısrarla şuna kabuklarıyla yeniyor demeyin ya, zehir gibi. İçim ürperdi şu an. Soydum yedim mis gibi.



Hindistan cevizli aloe vera suyu... Nasıl sevdim bunuğğ. İçinde jelleri de var, kımıl kımıl. Çok yoğun bir tat. Yemeğin üstüne falan içerseniz dağa tırmandırabilir.



Poaça... Makedonya'ya has. İçini patatesli zannedip koca bir parça ısırdım ama yutmam zor oldu. Hepsi hamurmuş gı.



Tatlı patates... Bunu balkabağı gibi kesip, şekerle, tarçınla fırınlıyorlar, oluyor tatlı. Ama ben ısrarla kızartmasını yapmaya devam ediyorum. Türk'üm çünkü. Havuç gibi tatlımsı. Çok lezzetli.



Pecan Pie... Buraların meşhur payı. Koca kazandıran pay da diyorlar. Eskiden bundan yapıp sevdiklerine götürürmüş kızlar. Muhteşem bir tat ya. Elim ayağım titriyor şu an.



Guava... Tadı az, kokusu tropik aromalı meyve. Sehpanın üstündeki tabaktan bile kokusu geliyor buram buram. İştahla ısırıyorsunuz, yok. Bir de taş gibi çekirdekleri var. Sen uzaktan kok annem. Yemesem de olur.



Crispi roll... 12 tahıllı sağlıklı atıştırmalık. Bizim gong var ya, ona benziyor biraz. Ama çok doğal ve keyifli bir tat. Keyifli?? De get bacım, uyduruk uyduruk cümleler uydurmayın ya.



  Pardon bu yenmiyor, araya karışmış.



Mochi... Uzak doğu tatlarından. Dışı susamlı pirinç lapası. İçi... İçiiii haşhaş gibi geldi bana. Çok hoş bir tat. Çeşitleri de varmış bunun. Bizim Kore hayranları evde denemişler, tarifleri var internette. Şeklini tutturamamışlar ama olsun, mochi yapan elleriniz dert görmesin kızlar.



Demirhindi... Bilenler vardır, bizim Sensiz Olmaz'daki Paro'nun yüzünü ekşite ekşite zevkle yediği şey. Macunumsu, toprağımsı, ekşimsi. Böyle yazınca pek yenilesi gelmedi ama çok hoş bir tat. Hakkat. 


Yeni tatlar devam edecüh.
Çoh eğlenecüh. 

Enteresan Amerika Halleri


  Başka bir dünyayı tanımanız adına, gözlemlerimden süzülen sosyolojik damlacıkları maddeler halinde yazıyorum canlar. Buyrun aşk ile...


 Çok saygılılar ve düşüncelerini bu doğrultuda rahatça söylüyorlar. Mesela açık giyimli, bakımlı bir bayan arabasını park ederken bana gülümseyip, şalınız, bağlama şekliniz ne kadar güzel diyebiliyor. Bunun gibi çok örnek var. Zar zor İngilizcemle milleti bunalttığımı düşünerek sorry benim İngilizcem iyi değil konuşamıyorum dediğimde hayır konuşabiliyorsun, yapabilirsin diyorlar.

    Filmlerde gördüğünüz o arabadaki başını sallayarak müzik dinleme olayı çok yaygın. Kimsenin derdi yok sanki, bir mutlu bir mutlu. Göz göze gelince hemen gülümsüyorlar. Arabada çocuk varsa el sallıyor.


    Çocuklar özgüvenli ama şımarık değiller. Yabancı bir aileyi ziyaret ettiğimizde, ilk kez gitmemize rağmen bizi kapıda evin 5-6 yaşındaki çocukları karşıladı, gülümseyip hoşgeldiniz dediler. Böyle çok çocuk gördüm. Adeta yetişkin gibi sohbet ediyorlar sizinle. 
 Ben öğretmenim biliyorsunuz, gözlemlerime de dayanarak söylüyorum, bence bizim ailedeki çocuk yetiştirme sistemimizi ve özellikle devlet okullarındaki eğitim sistemimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Zira burdaki çocukları gördükçe bizim çocukların çoğunun algı seviyelerinde problem olduğunu düşünmeye başladım. 


  Sözünüze çok güveniyorlar. Çünkü dürüstler. Bir dükkandan ayakkabı aldım. Ayakkabılar ayağımda kaldı, gösterdim, kasiyer kutudaki barkoddan işlem yaptı, öyle dükkandan çıktım. Biraz gezdim, alışveriş yaptım falan, çok sıktı ayağımı. Ayakkabıyı kutuya koyup geri götürdüm. Sıktığını ve değiştireceğimi söyledim. Tamam dedi ve kutuyu açmadı. Değiştirdim çıktım. Türkiye'de olsa kısmını size bırakıyorum. 

   Ben haftada iki gün dil kursuna, bir gün kilisenin kafesine gidiyorum.
Dil kursu malum benim gibi değişik ülkelerden insanlar var. Kaynaşıyoruz ne kadar konuşabilirsek. İlginç olan kilise. Burda masalar etrafında 7-8 kişi oluyoruz. Başımızda bir Amerikalı gönüllü. Belli bir konu etrafında sohbet ediyoruz. Kitap yok, ders yok. Çok keyifli oluyor.


    Mesela ilgimi çeken şeylerden biri, bunca terör olayı oluyor din adı altında, ona rağmen önyargılı değiller. Kilise gönüllüleri çoğu yaşlı ama bakımlılar, güleryüzlüler. Evimde yan gelip yatayım, bana ne milletin işinden demiyorlar. Samimiyetleri, bize olan ilgileri çok takdir edilesi gerçekten. 

Kurstan Hintli bacı 

   Geçenlerde noel tatili öncesi hepimiz yöresel yiyecek yapıp götürdük kiliseye. Çok eğlenceli bir program oldu. Elbette kendi inançlarını yansıttılar. Mesela Hz. İsa ile ilgili İncil'den bölüm okudular. Burda kiliseler öyle aktif ki. Ve ben bizim camilerimizi düşündüm. Gayrimüslimlere kaç program yapıldı bizim inançlarımızı, kültürümüzü tanıtmak adına? İşte Allah gayret edene veriyor. 

Evet o sarmayı ben götürdüm nihahaa

Oyunlardan biri 

  Burda evler filmlerdeki gibi, müstakil, şirin. Evden çok ağaç var. Ülke kanunlarla çok sıkı korunduğundan pencerelerde parmaklık yok. Suç oranı düşük. İnanır mısınız ülkemdeki terör, şiddet, taciz, kadın cinayeti haberlerini internette, sosyal medyada gördükçe midem bulanıyor, içim eziliyor. Ve burasıyla kıyasladığımda ne hâle gelmişiz diyorum.

Evim, ama kirağğcıyım 

Penceremden 


    Amerika halkının çoğu şişman, öyle böyle değil. Zaten yiyecekler genelde büyük paket, büyük porsiyon. Hazır ürün pek yemiyorum. Zaten helal mi diye ona bak, buna bak derken baya ince eliyorum.

   Mobilya estetiği hiç gelişmemiş burda. Aman Allah'ım o nasıl kaba koltuklar! Bize en zarif geleni aldık, o bile eve gelince dev gibi çöreklendi. Büyük ihtimalle şişman çok diye mobilyayı da kaba yapıyorlar. Başka bir açıklama getiremedim.

Ahanda koltuklarım 

   Gardrop diye bir şey yok. Yani öyle bir ürün yok. Çünkü yatak odalarında raflı askılıklı giyinme bölümü var. Koridorda da yine rafların olduğu bir bölüm oluyor. O yüzden dolap vs almadığınız için evler çok ferah. Beyaz eşya da evlerin içinde hazır oluyor. 
   Haliyle taşınma işleri rahat. Bir de evler temizlenip teslim ediliyor. Fırının içinden, dolaplara kadar ve her oturanla birlikte yeniden boyanıyor.


    Kanunlar çok sıkı demiştim. Burda tvde suçluların mahkemede yargılandığı anı gösteren programlar var. Mesela bir olay vardı. İnternette bir çocukla tanışıyor kız. Gezip tozuyorlar ama çocukta tuhaflık fark ediyor, davranışları, psikolojisi tuhaf geliyor. Bir gece oğlan kızın evine geliyor ve yakıyor evi. Kıza şiddet uyguluyor. Kız beyin ameliyatı geçiriyor vs. Çok zor bir olay. 
  Neyse, bu çocuğun yargılanmasını gösterdi tvde. Turuncu tulum giydirmişler, ayakları zincirli. Kadın hakim, çocuğu önüne çağırdı nasihat etti ve ardından büyük bir kararlılıkla bastı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını. Çocuğun o anda yıkılışını gördüm, kızın ailesini düşündüm, bir nebze olsun içleri rahatlamıştır belki. Ve bunu tvde izleyen, o niyette kişiler varsa, akıbetlerini de görmüş oldular. Böyle bir ülkede suç oranı tabi az olur. 

   Evler çoğunlukla müstakil olduğu için gökyüzüne doya doya bakabiliyorsunuz. Tablo gibi anlar yakalamak çok kolay.

Evimin önü 

Bir alışveriş merkezinin önü 


   Etin ucuz, çay kaşığının pahalı olduğu bir ülke. Komik değil mi? Et ucuz ama helal et her yerde olmuyor. Bulduğumuz yerde stok yapıyoruz. Ha deyince alamıyoruz malesef. Bize has şeyler ise zor bulunuyor ve pahalı. Bir çay kaşığına 1 dolar verdim, unutmam mümkün değil. 
 O yüzden Türkiye'den gelen arkadaşlarla elektrikli cezvemi, kahve fincanlarımı, bakır çaydanlıklarımı, alkolsüz esanslarımı buraya getirttim. 

 İnsanları birbirine çok güveniyor demiştim. Mesela kilisenin kafesinde gönüllü çalışanlardan biri yaşlı ama çok güzel bir kadındı. İlk kez sohbet ediyor olmamıza rağmen fotoğraf çekilebilir miyiz dedim. Tabi dedi. 
  Yine bir gönüllü ilk sohbetimizde, bana telefonunu verdi, yardıma ihtiyacın olursa beni arayabilirsin dedi. 


 İnançlara çok saygılılar. Birinin özgürlüğünü kısıtlamadığınız, hakkına girmediğiniz sürece ne istiyorsanız yapabilirsiniz. Kimse sizi kınamaz, yüzünü ekşitmez, burun bükmez. Mesela geçen gün kapıma bir tarikat kart bırakmış. Diğer dairelerde de gördüm. Bizde böyle bir şey olsa olay nerelere varırdı size bırakıyorum. 


 Ambulans, itfaiye geçerken trafik yavaşlıyor. Bir sorun varsa en kısa zamanda iki itfaiye geliyor, ihtiyaç yoksa biri geri dönüyor. 
   Nerdeyse her gün ambulans, itfaiye siren sesi duyuluyor. Sanırsınız ülke alev almış yanıyor, millet ölüm döşeğinde. Zamanla alışıyorsunuz. Olayın boyutu ne olursa olsun hemen müdahale etmek adına çok hızlı davranıyorlar.


  Burda ezan sesi duymuyorum evet ama çan sesi de yok. İlginçtir, Bosna'da duydum burda duymadım. Ama kiliseler çok aktif. Toplanıyorlar, yemekler düzenliyorlar. İslam merkezlerindeki programlara da hevesle katılıyorlar. Onlar için neye inandığınızdan çok nasıl bir insan olduğunuz önemli. İşte bu yüzden hâl ile örnek olmak daha bir önem kazanıyor. 

   Gönüllü yaptığınız işler veya herhangi bir kursa gitmeniz çok değer görüyor. Mesela yaşlı bakımı yaptınız, kursta bir sanat öğrendiniz, iş veya kariyer hayatınızda sizi hemen öne alıyorlar.


   Burada evler, o filmlerde gördüğünüz evler işte, çok eski yapılmış. 1970'lerde falan. Ağaç olduğu için de yürüdükçe köy evi gibi gıcırdıyor. Yeni yapılan evler de ağaçtan. Gerçi Miami'de betondu. Ama oranın mimarisi pek Amerikan evleri gibi değil, bizim evlere benziyor. İnternette ev sitelerinde güzel bir uygulama var. Evin yapılış tarihini, hangi yıllarda fiyatının ne durumda olduğunu, normaldeki değerini görebiliyorsunuz.



    Bulunduğum eyalette pek Türk yok. Daha çok yabancılarla muhatap olmak istediğim için de halimden memnunum. 
   Sadece Türklerle arkadaşlık kurduğu için yıllarca dil öğrenemeyen, sıkıntı yaşayan arkadaşlar var çünkü. Allah'tan sıcakkanlı insanlar. Zamanla bir bağ kurulur inşallah. 

    Burda veteranlar yani gaziler çok değer görüyor. Tatil günleri, alışverişte özel indirimleri var. Çoğu evlerin önünde Amerikan bayrağı asılı. Arabalarında Tanrı Amerika'yı korusun gibi yazılar oluyor. Ve düşünüyorum, biz kendi ülkemizde bir arada yaşamayı bir türlü öğrenememişken, doğu batı sorunlarımız almış başını giderken, bu insanlar, bu kadar karışık etnik köken, hem de eyalet sistemi ile bu birliği nasıl başarmışlar acaba?
Araştırılması gereken bir konu. 

   Şimdilik bu kadar yetiversin. Zamanla yeni gözlemlerimi yazarım inşallah. Seviliyorsunuz...

İnstagramda daha çok macerağğ içün
 @eminebektasi 



















Yeni Dünya Yeni Hayat


Azizim neler oldu neler! 

  Amerika'ya gittim. Yeter gari her yıl gelip dolaştığım dedim, yerleşmeye karar verdim.
  Ev aradım çılgınlar gibi. Blog biraz uğraş istiyor, internetim de az idi yazamadım ev sürecinde, gelemedim güzeller güzeli bloglarınıza. 
  
  But I came back! 


 Kedimi, Allah'a ve anneme emanet etmiştim. Bir ay evlatları gibi baktılar. Sonra buraya gelen iki arkadaşla Cano'yu Amerika'ya getirttik. (Prosedürden fenalık basmıştı, o gece diken üstündeydim, gelebilecek mi diye.) Çok şükür kavuştuk. 


   Nihayetinde yerleştim, ev işi de halloldu. Amerika ile ilgili izlenimlerimi anlatırım inşallah. Bu sıralar gezmekten yıpranmış ayaklarımı dinlendiriyorum. Elimde çay bardağında Türk kahvesi. (Küçük fincan arıyorum hâlâ.)


   Madem yeni başlangıçlar oldu, blog da bir tazelensin, nefes alsın dedim. BlogYazarki kardeşin büyük gayreti ve sabrıyla bu şirinceğiz halini aldı. (Kendisi canından bezdiyse sebebi ben olabilirim.) Üstelik hiçbir karşılık beklemeden yaptı bunu. Yardımları, ilgisi ve özenli çalışması için bir kez daha teşekkür ediyorum. 


  Yorumlarıyla halimi hatrımı soran, beni merak eden canlara da şükran kesira. Seviyorum sizi, happynisi. (Allah'ım edebiyat hocalarım beni daşa dutacak.) 

 Bu arada instagramda maceralarımı paylaşıyorum @amerikali.hatun 🌸 
 Gelin orda da kaynaşalım, kaynatalım. 


  Bende havadisler cumbul cumbul. Siz neler ettiniz anacım? Kaçan göçen var mı? Hayatı 180 derece değişen? Havalar soğudu mu orda? Mezun olan, iş değiştiren, evlenen, bebişi olan var mı? 




Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...