toplum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
toplum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Amerika'da Bazı Uygulamalar


  Keşke bizde de olsa dediğim pek çok uygulama var burda. Ara ara paylaşıyorum biliyorsunuz. 
  Bazıları öyle kolay ve önemli adımlar ki, bizim ülkede çok mu zor yapması diyorum. Hem de kadınlara, çocuklara, hayvanlara yapılan zulümler, yüz kızartıcı şeyler her geçen gün artıyorken.



   Filmlerden oldukça tanıdık gelen bu okul otobüslerini her yerde görüyorsunuz.      

  Tamamen ücretsiz. Öğrenci indirirken Stop ışığı yanıyor, önünden yola doğru bir demir açılıyor ki öğrenci yola atlamasın ve tüm bu esnada trafik duruyor. Stop ışığı söndüğünde ve demir kapandığında trafik devam ediyor.



  Evcil hayvanlar için pet hastaneleri çok yaygın. Kedimizi Türkiye'de 3-4 ayda bir yaptırılan parazit aşısı için götürdük. 
Doktor şok oldu. Biz dedi böyle iğne yapmıyoruz, eğer parazit gördüyseniz ilaç veririm ama öyle rutin iğne yok. Biraz zayıfladı kedimiz, belki parazit vardır siz ilaç verin dedik. Parazit görmediyseniz vermiyoruz dedi. Israr ederseniz tahlil yaparız, gerekli görürsek veririz. 
 Kadın kedimin karnesindeki aşılara bakınca çok şaşırdı. 
Anlayacağınız bizim ülkede aşı ve ilaç işi sektör olmuş. Her peti olan 3-4 ayda bir para ödeyip iğne yaptırıyor. Belki de boşu boşuna ilaca boğuyorlar hayvanları. Yazık. 



  Hemen her evde evcil hayvan var. Kuş balık gibi hayvanlara pek rastlamadım. Genelde kedi ve köpek oluyor. 
   Amerikalılar Avrupa'nın aksine çok çocuk sahibi oluyorlar. O yüzden evler büyük, çok odalı ve 3-4 tuvalet oluyor. 
  İlk zaman şaşırmıştık ama gözlemledikçe fark ediyoruz ki hayatı kolaylaştırmak ve insani yaşam şartları için güzel bir tarz.
  Evet çok çocuk oluyor ama hayvan da oluyor evlerde.
  Ben çocuğun psikolojik ve kişisel gelişimi için hayvan sevgisini ve sorumluluk almasını faydalı gördüğümden evde ya da bahçede hayvan beslemelerini çok olumlu buluyorum.



  Bu resim internetten ama böyle bir yerin önünden geçtim bugün, fotoğraf çekmeye fırsatım olmadı. Peki burası nedir?
   Burda pet için mağaza çok var. Hemde devasa mağazalar. Petco, Petsmart gibi marketler. 
   Hayvanlar için envai çeşit yiyecek ve ürün var ama kedi köpek satmıyorlar. Pet shop yok yani. 
 Peki pet isteyen ne yapıyor? 
Bağış yapıyorsunuz, karşılığında şu fotoğraftaki yerler, yani Animal Adoption (Kelime anlamı kabul etme, evlat edinme demek) size hayvan buluyorlar.



 Burada cep telefonu hattı aldığınızda yaşadığınız eyaletten alıyorsunuz. 
 Diyelim birini aradınız, numaranızla beraber hangi eyaletten aradığınız da görünüyor telefonda. Bu sizi arayanlar için de geçerli.



 Trafik ışıkları bizdeki gibi arabanın dibinde değil. Şahsen ben bazen yana eğilip bakıyordum görmek için. Burda ise tam karşınızda. Rahat rahat görüyorsunuz.



  Birkaç hafta önce bütün telefonlara bu mesaj düştü. Üstelik bildiğimiz normal mesaj gibi değil de, telefonda daha önce hiç duymadığımız bir sesle ve siyah ekranda doğrudan görünen türden. 
Neydi bu Amber alarmı?

Amber alarmı şu demek;

  90'lı yıllarda 9 yaşındaki Amber Hagermen Teksas'taki evinin çevresinde bisiklete binerken komşularının gözü önünde, zorla bir arabaya bindirilerek kaçırılmış. O dönemde böyle bir sistem olmadığından zamanında hareket edilememiş ve çocuk dört gün sonra ölü bulunmuş. 
  
  Bu olay üzerine bu sistem oluşturulmuş ve adına "Amber alarmı" denilmiş.
Başka çocukların zarar görmeden evlerine dönebilmesi için oluşturulan bu sistem çok hızlı etkisini gösteriyor. 
   Herhangi bir çocuk kaçırıldığında, şüpheli kişi ya da araçla ilgili, hiçbir bilgi yoksa en azından kaçırılan çocukla ilgili bilgiler anında mesajlar, radyolar, tv'ler ya da ışıklı levhalarla halka bildiriliyor. Milyonlarca insan aynı anda kayıp çocuktan ve bilgilerden haberdar oluyor.

  Bu sistemle pek çok çocuk kurtarılmış. Örneğin, California'da iki genç kız kaçırılmış. Bu gençler daha önce başka bir kaçırma olayından aranmakta olan şahsın elinden, halkın polise verdiği bilgiler sayesinde kurtarılmış ve kaçıran şahıs vurularak öldürülmüş. 
  
  Evet burası hiç suç işlenmeyen bir ülke değil, zaten insanın olduğu her yerde az veya çok suç ihtimali vardır. 
  Ama telefonumuza düşen bu mesaj gibi suç ve suçluyla baş etmek için tüm imkanları kullanan ve insanları sadece yürek yangınıyla bırakmayan bir ülke. 

  Bizim ülkemizde nice acı örnekler var ki, zamanında müdahale edilememesi, kaçıran kişinin birkaç yıl hapis yatıp çıkması veya iyi halden cezasının azalması gibi ihtimaller yüzünden aileler canının acısıyla kalıyor.

  Geçen gün otobanda kocaman bir tabelada bir kız çocuğu fotoğrafı gördüm. Kaçırılmış. Yanında da şüpheli kadının fotoğrafı ve adı vardı. Gelen geçen milyonlarca insan görüyor.

   Evet keşke bizde de huzur ve güven adına daha çok önlem alınsa. İnsanımızın buna çok ihtiyacı var.

 

 Ülkemizde kütüphaneler çok sönük malesef.  
  Ortaokul zamanımda çok kitap alırdım, o günlerde bile pek kimse olmazdı çünkü bakımlı ve özendirici yerler değildi.
 Burası evime yakın küçük sıradan bir kütüphane. 
  İçine girdiğimde çok şaşırdım. Aileli çocuk oyun bölümü var, yetişkin bölümü var, kitap ve bilgisayar bölümleri ayrı. Dediğim gibi burası sıradan bir mahalle kütüphanesi. 
 Üstteki fotoğrafta sağdaki gazete ve dergiler ücretsiz. Etkinlikler, konserler var. 
  Gri kapıların solunda ise kocaman pano var. Yazın çocuklar için hangi aktiviteler olacağı yazılı. 
 Boşuna çocukları akıllı ve özgüvenli olmuyor demek ki. Küçücük çocukların bile belki de hayatında hiç tesettürlü kadın görmemiştir, beni ilk kez görüp hoş geldin deyip eve buyur ettiğini gördüm burda.    Yetişkin gibi sohbet ediyorlar sizle. Özgüvenli ama şımarık değil. 

 Kütüphanenin içi doluydu rahatsız olmasınlar diye sadece girişi çektim. 



   

Yeni dünyadan yazılar devam edecek canlar. Takip ediniz, haberdar olunuz.

Herkese Hayırlı Ramazanlar diliyorum.

  Alvarlı Efe Hazretlerinin duasıyla; 
 Allah bizi insan eyleye. 









İlahi American People


 Anacım hiç fikirlerini söylemekten çekinmiyorlar.
  Kursa gittiğim okulun hocası seçim zamanı Trump'a değil Hillary'ye oy vereceğini rahatça söylemişti.
 Bizde hoca öyle bir şey söylese propaganda yapıyor olur, soruşturma açılıyor olur, hatta vatan haini bile olur birilerince.
  Hoca siz kime oy verirdiniz diye sordu o gün. Bir siyahi çocuk Trump dedi. Kalan hepimiz ise Hillary dedik ve o çocuğa güldük.  Sonraki hafta o çocuk bize güldü.


 Trump seçildiğinde büyük çoğunluk şaşkındı ama eyalet sistemi olduğu için herkesi kendi yaşadığı bölge ilgilendiriyor burda. Çok da takmadılar. 

  Ama ilginç bir şey oldu. İnstagramdan takip edenler bilir, yazmıştım.
Trump'ın 7 müslüman ülkenin vatandaşına Amerika'ya girişte kısıtlama getiren kararını havaalanlarında, bilumum yerlerde halk protesto etti. Federal yargıç da kararı askıya aldı.
  Hatta önünde, İsa da muhacirdi yazan pankartla oturan bir rahibe vardı havaalanında.

  Dış politikası, birçok ülkenin de desteğiyle, canlar yakan bir Amerika. 

 İç politikası, başkana itiraz edebilen, kararları sorgulayan, askıya alan, halkı sesini çıkaran, başkan yapıyorsa doğrudur demeyen, koyun olmayan bir Amerika. 


  Önceki yazılarımda bahsettiğim bir konu vardı. 
  Burda eyalet başkanlarının resimlerini orda burda görmüyoruz, köprülerde veya geçitlerde şu tarihte, şu parti zamanında yapılmış gibilerden ifadeler yok demiştim. 
Mesela bizde kandil olur, belediye başkanı kendi resmiyle bir kutlama afişi astırır yollara. Ben yaptım, benim zamanımda olduculuk var bizde. 

  Aslında Türkiye'deyken bu dikkatimi çeken bir şey değildi. Ama buraya geldim ve gördüm ki eyalet başkanlarının  resmini bırakın, adı sanı geçmiyor.

   Sonra merak ettim, dedim bizim Bursa'da rastgele bir belediyenin internet sitesine bakayım. İnanır mısınız sayfa başkanın resimleriyle dolu. Masasında otururken, toplantı halinde, bilmem kimle el sıkışırken, açılış yaparken. 
 Birden öyle yadırgadım ki. Demek Türkiye'deyken normal geliyordu bize, başka ülkelerde nasıl olduğunu bilmiyorduk çünkü.


   Burda evde acil butonu var. Gerçi her evde var mı bilmiyorum. Türkiye'de de olsa dediğim şeylerden. 
 Geçenlerde misafir çocuğu yatak odasındaki butona basmış. Nasıl ses çıkıyor evden, kaçacak yer arıyoruz.
 Dakikasında güvenlik geldi. Açıkladık durumu ama yine de evi gözüyle şöyle bir kolaçan etti. Belki biri gizlice yardım istemiştir diye sanırım.
  Adam gitti, sonra elinde makbuzla geri geldi. Saat, tarih ve yanlışlıkla basıldığı yazıyor.
 Türkiye'de o kadar gerekli bir şey ki. Kadına şiddet azalır, hırsızlık azalır, yalnız yaşayan hasta veya yaşlılar için zamanında müdahale olur.


  Geçenlerde birinci ağızdan dinlediğim bir olayı anlatayım. Biliyorsunuz burda polisin tehdit olarak gördüğü kişiyi öldürme yetkisi var. 
 Arkadaş gece trafikte. Arkasına polis takılıyor. Bir süre normal gidiyorlar. Sonra polis, ışıkları yakıyor, sirenleri çalıştırıyor. Arkadaş kenara çekip bekliyor. 
  Polis geliyor yanına. İyi akşamlar diyor güler yüzle. Biraz hızlı mı gidiyordunuz diye soruyor. Soru olarak olarak yöneltiyor çok ilginç. Arkadaş, hız sınırını aşmadığımı düşünüyorum ama bilemiyorum diyor. Sonra ölçüyorlar 55 sınırını biraz geçmiş. 
  Belgelerine bakıyor, geçmişinde cezası olup olmadığını kontrol ediyor ve ilk olduğu için sadece uyarıyorum diyor, bırakıyor. 


  Burda ehliyet sınavına hazırlanıyorum. Kuralların olduğu sürücü kitapçığını bitirdim. 
  Türkiye'deyken ehliyetim vardı. Şimdi sınava hazırlandığım kitapçıkları kıyaslıyorum da arada öyle çok fark var ki. Motorun parçaları, yağ çubuğu, bilmem işleyişi, aksanı falan öğretiliyordu Türkiye'de. Sınavda motor bölümü vardı. Burda onları bilmeniz gerekmiyor. 
 Ama mesela alkol kullanmasanız bile ölçülerini bilmeniz gerekiyor. Alkollü araç kullanmanız halinde para cezasıyla kurtulamayacağınızı bilmeniz gerekiyor. Kademe kademe, klinikte tedavi olacağınızı, toplum hizmeti yapacağınızı, hapse gireceğinizi bilmeniz gerekiyor. 
Filmlerde gördüğünüz o uzun sarı okul otobüsleri öğrenci indirirken bütün trafiğin durduğunu bilmeniz gerekiyor. Ve bunun gibi pek çok şey. 
 Okudukça uygulaması basit ve tedbir noktasında gerekli olan, neden bizde de olmasın dediğim konular.


  Trafikte şöyle bir uygulamaya da şahit oldum.
  Bir gece yoldayız aniden trafik durdu. Navigasyon az ilerde kaza diyordu. Ambulans, itfaiye, polis sirenlerle geçti yanımızdan.
  Dedik ortalık alev aldı, ölüler, yaralılar var. Yarım saat kadar bekledik. Sonra yol açıldı birden.
 Kaza neymiş, durum nasılmış diye ilerledikçe hiçbir şey göremedik. Bildiğiniz yol. Az önceki hengame hiç yaşanmamış da öylesine beklemişiz gibi.
  Sonra öğrendik ki, ciddi kazalarda yolu temizlemeden trafiğe açmıyorlarmış, insanlar görüp etkilenmesin diye.


  Burası akşamları dil öğrenmek için gittiğim devlet lisesi. Telefon kapsama alanı dışında okulun içerisinde. Hemen solda uyarısı var. Yine basit ve gerekli bir uygulama.


Ve bir not;

  Benim gözlemlerimi yazma sebebim başka bir dünyayı tanımanız için. Çünkü bilmeyen talep etmez.

  Biz okullarda, kitaplarda öğrettikleri gibi gelişmiş değil, gelişmekte olan bir ülkeyiz. Yıllardır böyle.

 Batının faydalı taraflarını almak lazım sözünü  nerdeyse atasözü yaptık ama bir türlü uygulayamadık.

 Çünkü batının faydalı taraflarını göstermek yerine izdivaç programları sundular. Bir adaya toplanmış ot kök yiyen insanları, bir evin içine tıkılmış birbiriyle didişen insanları, jüri karşısında ezilen büzülen, yerlere yatan, kılıktan kılığa giren insanları sundular. Hem de saatlerce.

 Çünkü insanımızın batının faydalı taraflarını bilmesine gerek yoktu, hatta bu sakıncalı bile olabilirdi. 

  İşin acı tarafı ise bu programların devam etmesi, her geçen gün farklı versiyonlarının sunulması ve insanımızın gittikçe bu girdapta kaybolması. Kaybolmasının istenmesi.

  Evet Amerika'da onlar olurken, Türkiye'de bunlar oluyor. Hatta uzun süredir sosyal medyaya taşan bir tahammülsüzlük halet-i ruhiyesi, bir karşı görüş çıksa da hücum etsek modu da bunlara eklenmiş durumda. 

 Kolayca birilerini kahraman, birilerini vatan haini ilan edecek kadar cesur yığınlarız artık. Kolayca ikna olan, az soran, çok bilen, çabuk yargılayan...

 Temkinli olmak lazım. Zira Allah kulluktaki kusurları rahmetiyle affeder de, iftira atılmışsa, kul hakkına girilmişse, helallik almadan zinhar kurtuluşa erilmez. 






Enteresan Amerika Halleri


  Başka bir dünyayı tanımanız adına, gözlemlerimden süzülen sosyolojik damlacıkları maddeler halinde yazıyorum canlar. Buyrun aşk ile...


 Çok saygılılar ve düşüncelerini bu doğrultuda rahatça söylüyorlar. Mesela açık giyimli, bakımlı bir bayan arabasını park ederken bana gülümseyip, şalınız, bağlama şekliniz ne kadar güzel diyebiliyor. Bunun gibi çok örnek var. Zar zor İngilizcemle milleti bunalttığımı düşünerek sorry benim İngilizcem iyi değil konuşamıyorum dediğimde hayır konuşabiliyorsun, yapabilirsin diyorlar.

    Filmlerde gördüğünüz o arabadaki başını sallayarak müzik dinleme olayı çok yaygın. Kimsenin derdi yok sanki, bir mutlu bir mutlu. Göz göze gelince hemen gülümsüyorlar. Arabada çocuk varsa el sallıyor.


    Çocuklar özgüvenli ama şımarık değiller. Yabancı bir aileyi ziyaret ettiğimizde, ilk kez gitmemize rağmen bizi kapıda evin 5-6 yaşındaki çocukları karşıladı, gülümseyip hoşgeldiniz dediler. Böyle çok çocuk gördüm. Adeta yetişkin gibi sohbet ediyorlar sizinle. 
 Ben öğretmenim biliyorsunuz, gözlemlerime de dayanarak söylüyorum, bence bizim ailedeki çocuk yetiştirme sistemimizi ve özellikle devlet okullarındaki eğitim sistemimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Zira burdaki çocukları gördükçe bizim çocukların çoğunun algı seviyelerinde problem olduğunu düşünmeye başladım. 


  Sözünüze çok güveniyorlar. Çünkü dürüstler. Bir dükkandan ayakkabı aldım. Ayakkabılar ayağımda kaldı, gösterdim, kasiyer kutudaki barkoddan işlem yaptı, öyle dükkandan çıktım. Biraz gezdim, alışveriş yaptım falan, çok sıktı ayağımı. Ayakkabıyı kutuya koyup geri götürdüm. Sıktığını ve değiştireceğimi söyledim. Tamam dedi ve kutuyu açmadı. Değiştirdim çıktım. Türkiye'de olsa kısmını size bırakıyorum. 

   Ben haftada iki gün dil kursuna, bir gün kilisenin kafesine gidiyorum.
Dil kursu malum benim gibi değişik ülkelerden insanlar var. Kaynaşıyoruz ne kadar konuşabilirsek. İlginç olan kilise. Burda masalar etrafında 7-8 kişi oluyoruz. Başımızda bir Amerikalı gönüllü. Belli bir konu etrafında sohbet ediyoruz. Kitap yok, ders yok. Çok keyifli oluyor.


    Mesela ilgimi çeken şeylerden biri, bunca terör olayı oluyor din adı altında, ona rağmen önyargılı değiller. Kilise gönüllüleri çoğu yaşlı ama bakımlılar, güleryüzlüler. Evimde yan gelip yatayım, bana ne milletin işinden demiyorlar. Samimiyetleri, bize olan ilgileri çok takdir edilesi gerçekten. 

Kurstan Hintli bacı 

   Geçenlerde noel tatili öncesi hepimiz yöresel yiyecek yapıp götürdük kiliseye. Çok eğlenceli bir program oldu. Elbette kendi inançlarını yansıttılar. Mesela Hz. İsa ile ilgili İncil'den bölüm okudular. Burda kiliseler öyle aktif ki. Ve ben bizim camilerimizi düşündüm. Gayrimüslimlere kaç program yapıldı bizim inançlarımızı, kültürümüzü tanıtmak adına? İşte Allah gayret edene veriyor. 

Evet o sarmayı ben götürdüm nihahaa

Oyunlardan biri 

  Burda evler filmlerdeki gibi, müstakil, şirin. Evden çok ağaç var. Ülke kanunlarla çok sıkı korunduğundan pencerelerde parmaklık yok. Suç oranı düşük. İnanır mısınız ülkemdeki terör, şiddet, taciz, kadın cinayeti haberlerini internette, sosyal medyada gördükçe midem bulanıyor, içim eziliyor. Ve burasıyla kıyasladığımda ne hâle gelmişiz diyorum.

Evim, ama kirağğcıyım 

Penceremden 


    Amerika halkının çoğu şişman, öyle böyle değil. Zaten yiyecekler genelde büyük paket, büyük porsiyon. Hazır ürün pek yemiyorum. Zaten helal mi diye ona bak, buna bak derken baya ince eliyorum.

   Mobilya estetiği hiç gelişmemiş burda. Aman Allah'ım o nasıl kaba koltuklar! Bize en zarif geleni aldık, o bile eve gelince dev gibi çöreklendi. Büyük ihtimalle şişman çok diye mobilyayı da kaba yapıyorlar. Başka bir açıklama getiremedim.

Ahanda koltuklarım 

   Gardrop diye bir şey yok. Yani öyle bir ürün yok. Çünkü yatak odalarında raflı askılıklı giyinme bölümü var. Koridorda da yine rafların olduğu bir bölüm oluyor. O yüzden dolap vs almadığınız için evler çok ferah. Beyaz eşya da evlerin içinde hazır oluyor. 
   Haliyle taşınma işleri rahat. Bir de evler temizlenip teslim ediliyor. Fırının içinden, dolaplara kadar ve her oturanla birlikte yeniden boyanıyor.


    Kanunlar çok sıkı demiştim. Burda tvde suçluların mahkemede yargılandığı anı gösteren programlar var. Mesela bir olay vardı. İnternette bir çocukla tanışıyor kız. Gezip tozuyorlar ama çocukta tuhaflık fark ediyor, davranışları, psikolojisi tuhaf geliyor. Bir gece oğlan kızın evine geliyor ve yakıyor evi. Kıza şiddet uyguluyor. Kız beyin ameliyatı geçiriyor vs. Çok zor bir olay. 
  Neyse, bu çocuğun yargılanmasını gösterdi tvde. Turuncu tulum giydirmişler, ayakları zincirli. Kadın hakim, çocuğu önüne çağırdı nasihat etti ve ardından büyük bir kararlılıkla bastı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını. Çocuğun o anda yıkılışını gördüm, kızın ailesini düşündüm, bir nebze olsun içleri rahatlamıştır belki. Ve bunu tvde izleyen, o niyette kişiler varsa, akıbetlerini de görmüş oldular. Böyle bir ülkede suç oranı tabi az olur. 

   Evler çoğunlukla müstakil olduğu için gökyüzüne doya doya bakabiliyorsunuz. Tablo gibi anlar yakalamak çok kolay.

Evimin önü 

Bir alışveriş merkezinin önü 


   Etin ucuz, çay kaşığının pahalı olduğu bir ülke. Komik değil mi? Et ucuz ama helal et her yerde olmuyor. Bulduğumuz yerde stok yapıyoruz. Ha deyince alamıyoruz malesef. Bize has şeyler ise zor bulunuyor ve pahalı. Bir çay kaşığına 1 dolar verdim, unutmam mümkün değil. 
 O yüzden Türkiye'den gelen arkadaşlarla elektrikli cezvemi, kahve fincanlarımı, bakır çaydanlıklarımı, alkolsüz esanslarımı buraya getirttim. 

 İnsanları birbirine çok güveniyor demiştim. Mesela kilisenin kafesinde gönüllü çalışanlardan biri yaşlı ama çok güzel bir kadındı. İlk kez sohbet ediyor olmamıza rağmen fotoğraf çekilebilir miyiz dedim. Tabi dedi. 
  Yine bir gönüllü ilk sohbetimizde, bana telefonunu verdi, yardıma ihtiyacın olursa beni arayabilirsin dedi. 


 İnançlara çok saygılılar. Birinin özgürlüğünü kısıtlamadığınız, hakkına girmediğiniz sürece ne istiyorsanız yapabilirsiniz. Kimse sizi kınamaz, yüzünü ekşitmez, burun bükmez. Mesela geçen gün kapıma bir tarikat kart bırakmış. Diğer dairelerde de gördüm. Bizde böyle bir şey olsa olay nerelere varırdı size bırakıyorum. 


 Ambulans, itfaiye geçerken trafik yavaşlıyor. Bir sorun varsa en kısa zamanda iki itfaiye geliyor, ihtiyaç yoksa biri geri dönüyor. 
   Nerdeyse her gün ambulans, itfaiye siren sesi duyuluyor. Sanırsınız ülke alev almış yanıyor, millet ölüm döşeğinde. Zamanla alışıyorsunuz. Olayın boyutu ne olursa olsun hemen müdahale etmek adına çok hızlı davranıyorlar.


  Burda ezan sesi duymuyorum evet ama çan sesi de yok. İlginçtir, Bosna'da duydum burda duymadım. Ama kiliseler çok aktif. Toplanıyorlar, yemekler düzenliyorlar. İslam merkezlerindeki programlara da hevesle katılıyorlar. Onlar için neye inandığınızdan çok nasıl bir insan olduğunuz önemli. İşte bu yüzden hâl ile örnek olmak daha bir önem kazanıyor. 

   Gönüllü yaptığınız işler veya herhangi bir kursa gitmeniz çok değer görüyor. Mesela yaşlı bakımı yaptınız, kursta bir sanat öğrendiniz, iş veya kariyer hayatınızda sizi hemen öne alıyorlar.


   Burada evler, o filmlerde gördüğünüz evler işte, çok eski yapılmış. 1970'lerde falan. Ağaç olduğu için de yürüdükçe köy evi gibi gıcırdıyor. Yeni yapılan evler de ağaçtan. Gerçi Miami'de betondu. Ama oranın mimarisi pek Amerikan evleri gibi değil, bizim evlere benziyor. İnternette ev sitelerinde güzel bir uygulama var. Evin yapılış tarihini, hangi yıllarda fiyatının ne durumda olduğunu, normaldeki değerini görebiliyorsunuz.



    Bulunduğum eyalette pek Türk yok. Daha çok yabancılarla muhatap olmak istediğim için de halimden memnunum. 
   Sadece Türklerle arkadaşlık kurduğu için yıllarca dil öğrenemeyen, sıkıntı yaşayan arkadaşlar var çünkü. Allah'tan sıcakkanlı insanlar. Zamanla bir bağ kurulur inşallah. 

    Burda veteranlar yani gaziler çok değer görüyor. Tatil günleri, alışverişte özel indirimleri var. Çoğu evlerin önünde Amerikan bayrağı asılı. Arabalarında Tanrı Amerika'yı korusun gibi yazılar oluyor. Ve düşünüyorum, biz kendi ülkemizde bir arada yaşamayı bir türlü öğrenememişken, doğu batı sorunlarımız almış başını giderken, bu insanlar, bu kadar karışık etnik köken, hem de eyalet sistemi ile bu birliği nasıl başarmışlar acaba?
Araştırılması gereken bir konu. 

   Şimdilik bu kadar yetiversin. Zamanla yeni gözlemlerimi yazarım inşallah. Seviliyorsunuz...

İnstagramda daha çok macerağğ içün
 @eminebektasi 



















Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...