oku etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
oku etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İlahi American People


 Anacım hiç fikirlerini söylemekten çekinmiyorlar.
  Kursa gittiğim okulun hocası seçim zamanı Trump'a değil Hillary'ye oy vereceğini rahatça söylemişti.
 Bizde hoca öyle bir şey söylese propaganda yapıyor olur, soruşturma açılıyor olur, hatta vatan haini bile olur birilerince.
  Hoca siz kime oy verirdiniz diye sordu o gün. Bir siyahi çocuk Trump dedi. Kalan hepimiz ise Hillary dedik ve o çocuğa güldük.  Sonraki hafta o çocuk bize güldü.


 Trump seçildiğinde büyük çoğunluk şaşkındı ama eyalet sistemi olduğu için herkesi kendi yaşadığı bölge ilgilendiriyor burda. Çok da takmadılar. 

  Ama ilginç bir şey oldu. İnstagramdan takip edenler bilir, yazmıştım.
Trump'ın 7 müslüman ülkenin vatandaşına Amerika'ya girişte kısıtlama getiren kararını havaalanlarında, bilumum yerlerde halk protesto etti. Federal yargıç da kararı askıya aldı.
  Hatta önünde, İsa da muhacirdi yazan pankartla oturan bir rahibe vardı havaalanında.

  Dış politikası, birçok ülkenin de desteğiyle, canlar yakan bir Amerika. 

 İç politikası, başkana itiraz edebilen, kararları sorgulayan, askıya alan, halkı sesini çıkaran, başkan yapıyorsa doğrudur demeyen, koyun olmayan bir Amerika. 


  Önceki yazılarımda bahsettiğim bir konu vardı. 
  Burda eyalet başkanlarının resimlerini orda burda görmüyoruz, köprülerde veya geçitlerde şu tarihte, şu parti zamanında yapılmış gibilerden ifadeler yok demiştim. 
Mesela bizde kandil olur, belediye başkanı kendi resmiyle bir kutlama afişi astırır yollara. Ben yaptım, benim zamanımda olduculuk var bizde. 

  Aslında Türkiye'deyken bu dikkatimi çeken bir şey değildi. Ama buraya geldim ve gördüm ki eyalet başkanlarının  resmini bırakın, adı sanı geçmiyor.

   Sonra merak ettim, dedim bizim Bursa'da rastgele bir belediyenin internet sitesine bakayım. İnanır mısınız sayfa başkanın resimleriyle dolu. Masasında otururken, toplantı halinde, bilmem kimle el sıkışırken, açılış yaparken. 
 Birden öyle yadırgadım ki. Demek Türkiye'deyken normal geliyordu bize, başka ülkelerde nasıl olduğunu bilmiyorduk çünkü.


   Burda evde acil butonu var. Gerçi her evde var mı bilmiyorum. Türkiye'de de olsa dediğim şeylerden. 
 Geçenlerde misafir çocuğu yatak odasındaki butona basmış. Nasıl ses çıkıyor evden, kaçacak yer arıyoruz.
 Dakikasında güvenlik geldi. Açıkladık durumu ama yine de evi gözüyle şöyle bir kolaçan etti. Belki biri gizlice yardım istemiştir diye sanırım.
  Adam gitti, sonra elinde makbuzla geri geldi. Saat, tarih ve yanlışlıkla basıldığı yazıyor.
 Türkiye'de o kadar gerekli bir şey ki. Kadına şiddet azalır, hırsızlık azalır, yalnız yaşayan hasta veya yaşlılar için zamanında müdahale olur.


  Geçenlerde birinci ağızdan dinlediğim bir olayı anlatayım. Biliyorsunuz burda polisin tehdit olarak gördüğü kişiyi öldürme yetkisi var. 
 Arkadaş gece trafikte. Arkasına polis takılıyor. Bir süre normal gidiyorlar. Sonra polis, ışıkları yakıyor, sirenleri çalıştırıyor. Arkadaş kenara çekip bekliyor. 
  Polis geliyor yanına. İyi akşamlar diyor güler yüzle. Biraz hızlı mı gidiyordunuz diye soruyor. Soru olarak olarak yöneltiyor çok ilginç. Arkadaş, hız sınırını aşmadığımı düşünüyorum ama bilemiyorum diyor. Sonra ölçüyorlar 55 sınırını biraz geçmiş. 
  Belgelerine bakıyor, geçmişinde cezası olup olmadığını kontrol ediyor ve ilk olduğu için sadece uyarıyorum diyor, bırakıyor. 


  Burda ehliyet sınavına hazırlanıyorum. Kuralların olduğu sürücü kitapçığını bitirdim. 
  Türkiye'deyken ehliyetim vardı. Şimdi sınava hazırlandığım kitapçıkları kıyaslıyorum da arada öyle çok fark var ki. Motorun parçaları, yağ çubuğu, bilmem işleyişi, aksanı falan öğretiliyordu Türkiye'de. Sınavda motor bölümü vardı. Burda onları bilmeniz gerekmiyor. 
 Ama mesela alkol kullanmasanız bile ölçülerini bilmeniz gerekiyor. Alkollü araç kullanmanız halinde para cezasıyla kurtulamayacağınızı bilmeniz gerekiyor. Kademe kademe, klinikte tedavi olacağınızı, toplum hizmeti yapacağınızı, hapse gireceğinizi bilmeniz gerekiyor. 
Filmlerde gördüğünüz o uzun sarı okul otobüsleri öğrenci indirirken bütün trafiğin durduğunu bilmeniz gerekiyor. Ve bunun gibi pek çok şey. 
 Okudukça uygulaması basit ve tedbir noktasında gerekli olan, neden bizde de olmasın dediğim konular.


  Trafikte şöyle bir uygulamaya da şahit oldum.
  Bir gece yoldayız aniden trafik durdu. Navigasyon az ilerde kaza diyordu. Ambulans, itfaiye, polis sirenlerle geçti yanımızdan.
  Dedik ortalık alev aldı, ölüler, yaralılar var. Yarım saat kadar bekledik. Sonra yol açıldı birden.
 Kaza neymiş, durum nasılmış diye ilerledikçe hiçbir şey göremedik. Bildiğiniz yol. Az önceki hengame hiç yaşanmamış da öylesine beklemişiz gibi.
  Sonra öğrendik ki, ciddi kazalarda yolu temizlemeden trafiğe açmıyorlarmış, insanlar görüp etkilenmesin diye.


  Burası akşamları dil öğrenmek için gittiğim devlet lisesi. Telefon kapsama alanı dışında okulun içerisinde. Hemen solda uyarısı var. Yine basit ve gerekli bir uygulama.


Ve bir not;

  Benim gözlemlerimi yazma sebebim başka bir dünyayı tanımanız için. Çünkü bilmeyen talep etmez.

  Biz okullarda, kitaplarda öğrettikleri gibi gelişmiş değil, gelişmekte olan bir ülkeyiz. Yıllardır böyle.

 Batının faydalı taraflarını almak lazım sözünü  nerdeyse atasözü yaptık ama bir türlü uygulayamadık.

 Çünkü batının faydalı taraflarını göstermek yerine izdivaç programları sundular. Bir adaya toplanmış ot kök yiyen insanları, bir evin içine tıkılmış birbiriyle didişen insanları, jüri karşısında ezilen büzülen, yerlere yatan, kılıktan kılığa giren insanları sundular. Hem de saatlerce.

 Çünkü insanımızın batının faydalı taraflarını bilmesine gerek yoktu, hatta bu sakıncalı bile olabilirdi. 

  İşin acı tarafı ise bu programların devam etmesi, her geçen gün farklı versiyonlarının sunulması ve insanımızın gittikçe bu girdapta kaybolması. Kaybolmasının istenmesi.

  Evet Amerika'da onlar olurken, Türkiye'de bunlar oluyor. Hatta uzun süredir sosyal medyaya taşan bir tahammülsüzlük halet-i ruhiyesi, bir karşı görüş çıksa da hücum etsek modu da bunlara eklenmiş durumda. 

 Kolayca birilerini kahraman, birilerini vatan haini ilan edecek kadar cesur yığınlarız artık. Kolayca ikna olan, az soran, çok bilen, çabuk yargılayan...

 Temkinli olmak lazım. Zira Allah kulluktaki kusurları rahmetiyle affeder de, iftira atılmışsa, kul hakkına girilmişse, helallik almadan zinhar kurtuluşa erilmez. 






Kitap: Posta Kutusundaki Mızıka

⭐ 

"    Sevgili Dost,
Bu sabah kuş sesleriyle uyandım. Ne güzel değil mi? Hayır, güzel değil! 
Açık penceremden ok gibi dalıp yastığıma saplanan, karga sesleriydi. 
  Kuş sesleri dediğimde aklına asla karganın gelmediğini biliyorum. Bu, karganın da bir kuş türü olduğunu bilmeyişinden değil, karganın türünün en önemli özelliği olan güzel bir ötüşten mahrum oluşundan elbette. 
   Yüzümü yıkarken acaba diyordum; acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba 'insan' denince hatırlanıyor muyuz?..  " 






    Sizi bilemiyorum azizim ama ben kitap okurken içeriğine göre kendimi farklı mevsimlerde hissediyorum.
 Posta Kutusundaki Mızıka dökülen yaprakları, uğultulu rüzgarları hatırlattı bana. Yani sonbaharı... 

  Hep roman okumaya alışınca, deneme türü kitaplar zor gelir ya hani. İşte bu kitap zor gelmeyenlerden. Çünkü karşınızda yazar değil, bir dostunuz var ve size mektuplarla içini döküvermiş.




  Özlem duyduğum, yakındığım, şikayet ettiğim ne varsa, aynılarını bir dosttan duymak, bunu şimdilerin kısa mesajlarına sığıştırılmış derinliği az ifadelerin yerine, sıcacık samimi mektuplarla elimde tutmak kendimi çok iyi hissettirdi.






  Benim çok arkadaşlarım, çok mektuplarım oldu. Özlediğim o dünyanın bir anahtarı gibi bu kitap. Siz de özlüyorsanız mutlaka okumalısınız. Yok, eğer pek mektubunuz olmadıysa yine mutlaka okumalısınız.   

   Çünkü şimdilerde hepimizin ruhundaki bir parça yalnızlığın buna ihtiyacı var azizim...





Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...