aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pakistan Dizisi: Khuda Aur Mohabbat


  Pakistan dizileri Hint dizilerinden farklı. Onlar gibi coşkulu olmuyor genelde. Bu yüzden yarım bıraktıklarım hayli fazla.

   Ama bu dizi hem içindeki aşkın derinliğiyle, hem de gerçek gibi hissettirmesiyle diğerlerinden çok farklı.
 Elimde olsa da herkese izletebilsem.

  14 bölüm. Son dönem yeniden çekmişler aynı başrol oyuncularıyla ama ben ilk versiyonunu, orjinal olanı izledim altyazılı. 

 Günlerce aklımda müziğiyle ve Hammad'ın üzüntüsüyle gezdim. Ne olacak bu çocuğun hali diye dertlendim. 


  Aslında diziyi birkaç hafta içinde iki kez izledim desem de yeterdi ama ben anlatmak istiyorum.

  Öyle kalbime dokundu ki.

  Hammad... 
Dinin gelenek gibi yaşandığı zengin bir evde yetişmiş. Yengesinin tek derdi onu kızkardeşiyle evlendirmek.  Tabi ailesinin de. 
  Evdekilerin aksine makul, sakin, olgun biri. Tabi Allah sahabına bağışlasın pek güzel, pek bir Tarkan edalı.

   İman... 
Malvi Sab'ın, yani imamın kızı. Saygıdeğer, onurlu bu amcanın gözbebeği iki kızı var. İman ve Haya. 
  Ah be amca şu onurun, şartlanmışlıkların, millet ne derlerin...


  Dizinin ana konusu aşk elbette. Hem karakterleri, hem izleyenleri olgunlaştıran bir aşk. 
 Efsanelerden süzülmüş, modern çağa kadar beslene beslene gelmiş sanki. Nasıl da büyük, nasıl da çaresiz.


  Evet aşk var, aşkın günah olarak görüldüğü bir anlayış var, gelenekler  var, zengin fakir arasındaki uçurumlar var...

 İman, babasının mutluluğu için kendini silmiş bir kız. Kardeşi Haya da öyle. Pasifler. Zaten olay tamamen Hammad'ın etrafında gelişiyor. 


  Peki bu zengin ve zayıf inançlı çocuk, imamın dini bütün, namahremden korunmuş, peçeli kızına böyle vurulunca ne oluyor?

  Bu nasıl sevgi ya Rabbi! Bu nasıl fedakarlık, bu nasıl değişim. 
  Günbegün süzülüyor Hammad, iki büklüm oluyor. İkna etmeye çalışıyor Malvi Sab'ı. Aşkına, değiştiğine, onlara layık olacağına.

 Başarıyor mu izleyiniz görünüz. Ama mutlaka izleyiniz, izletiniz. 
  Çünkü istiyorum ki ben perişan oldum, başkaları da olsun. 














Hint Dizilerindeki Klişeler



Artık her ailede Hint dizisi izleyen en az bir kişi var diye düşünüyorum. Diziye göre değişmekle birlikte bazı ailelerde bu oranı analar, kaynanalar oluşturuyor zannımca. Ben iki gruba da girmeyen bir Bollywood fanıyım. Çok dizi izledim, bazılarını yarım bıraktım, bazılarını birkaç kez izledim.

Aşkın dibine dibine vurdukları bu dizileri pek bir seviyorum.





Benim gibi sevenler içün bir tespit yazısı, sevmeyenler içün neler kaçırdığınızı görün annem yazısı, bilmeyenler içün beleşe fikir sahabı ettiren yazı. 


De hadi başlayak...




Zengininden fakirine hepsi allı pullu,  rengarenk giyinir.



Filmlerin aksine danslı sahneler pek azdır. O da şifa niyetine. 




Kızımızın şalı hep uçma ve yiğit oğlanın sıfatına yapışma eğilimindedir. Olmadı oğlan gitme demek içün şalı tutar.




İklim ne olursa olsun, evin içi 7/24 rüzgarlıdır. Perdeler uçar, saçlar dans eder. 




Oğlanın karizmasına karizma katmak için hareketleri ağır çekimle, slovmoyşınla desteklenir. Evin koridorunda slovmoyşın yürür, hatta işe bile slovmoyşın gider. 


Dizide mutlaka bir mendebur kaynana veyahut enişte, kuzen, yeğen vardır. 




Eli dursa dili durmaz, dili dursa gözüyle kötülük yapar. Hele hinliğe bak.




Mutlaka azar yiye yiye şamar oğlanına dönmüş, izlerken sizi sessizliğiyle şişiren bir gelin vardır. Bir şamar da sizin vurasınız gelir, kız bir sesin çıksın ay. 




Dizinin bazı kahramanları seyirciye açıklama zahmetine girilmeden ortadan kaybolabilir. Yahu bunun bir yeğeni, kayınçosu, görümcesi vardı dersiniz. Artık yoktur. Allah'ın işi. 




Fakirliğin kitabını kızımız, zenginliğin kitabını oğlumuz yazar. Üstelik hem zengin hem de ıhhıhahaa diye gülerek yağlı ete elleriyle girişen Erol Taş gibi vicdansızdır. 



Kızımız çok inançlıdır. Mumu, dumanı, ladusu eksik olmaz. Oğlumuz piiiii inançsız, tafralı, kaderimi kendim yazarımlı. Töbe yarabbi. 




Kız aşkını beklemektedir. Oğlan aşka inanmaz, cemaziyelevvelinden kim bilir ne olduysa aşka meşke inancı kalmamıştır.



İlk görüşte aşk? De get. Zinhar olmaz. Nefret? Hah bak bu zirvede.




Kızım gönül rızasıyla, kimsenin tesiri altında kalmadan... Cık.
 Zorla evlenecek, kaçarı yok. 




Kızımız evlenmek zorunda kalır, dans etmek zorunda kalır, oğlanın iş yerinde çalışmak zorunda kalır. Ne çektin be gülüm.




Yiğit oğlan başlarda işe mişe giderken, kızla tanıştıktan sonra iş güç hak getire. Hem kızdan nefret eder, hem dibinden ayrılmaz. 




Kız orta halli evden saray gibi eve gelin gider ama orası zindan olur annem zindan. 




Dizinin başlarında neşeyle gülen, hayat dolu kızımızın ortalarda gözyaşları ceyhun olur.




Düğünden pastayla çeyrek altınla kurtulmak mümkün değildir. Haldisiydi, yedi yeminiydi, pirinç dökmesiydi, mangalsutrasıydı, sinduruydu...
 Yok anam bitmez.




Geleneklerden öö gelir. Evlendi mi şimdi bunlar?  Heç sanmam. Kim bilir sırada ne var.



Müzik eksik olmaz. Hatta her karakterin müziği vardır. Dırınım dırınım çalıyorsa mendebur kaynana gelecek demektir. Çiftimizin müziği ise hep en güzelidir.




Zengin ve kibirli oğlanımız yavaştan zengin ve aşık oğlana dönüşür ama bir türlü kabul etmez. Ne oluyor bana hüleynnn deyip uykuları kaçar. Aşık oluyorsun yok bir şey.




Ortada aşk meşk olmadan önce bir şekilde oğlan, kızın alnına yanlışlıkla kan veya kırmızı boya sürüverir. Anam evleneceksiniz belli, neyin hinadı bu. 




Her bölüm en az bir kez, kız ve oğlan birbirine nefretini ilan eder.
Nafrat ediyorum senden nafrattt!..




Bakışmalar dizinin yarısını oluşturur. Gözlemlerime göre bu konuda zirve Maan Geet dizisinde. O bakışmalardan bir dizi daha çıkardı ama oyuncuların gözü karardı herhal.




Yüzlerce bölüm geçer de bekle ki oğlan gülsün. Yok. Gülmez.
Çünkü kibirli ve nefret doludur. Ama gülünce olay olur.




Daş kalpli, zalım oğlan sonunda kendini koyverir.




Muson yağmurlarının memleketinde daha fazla kuru kalmaları mümkün değildir. İkisi de sucuk olur. Adam ıslak ceketi kıza verir.
Şefkat abidesi mi? Yok gı ne hinlikler düşünüyor kim bilir.




Diziler en nihayetinde mutlu sonla biter.
En aşık, en romantik, ennn bir çift olurlar.





Siz de masal gibi bir dünyadan uyanıp gerçek dünyaya dönmeye çalışırsınız. Kafanızda müzikleri ve replikleriyle dizi uzun bir müddet devam eder.






Okuyanlara teşekkür, okumayanlara teessüf, atlayarak okuyanlara hayret eder, saygılar sunarım. 











Bu yazıyı sevdiyseniz hemmen şuraya tıklayınız

 Aşklı meşkli şevkli






Hint Dizisi: Geet Hui Sabse Parayi



  Kanal 7'yi vatana millete yaptığı büyük hizmetinden dolayı tekrardan kutluyorum. 

  Niyçün? 

  Evlilikle alakası olmayan localı çaylı cazgır programlara ve batıdan araklanmış, şu eve birkaç kişi toplayalım da tiyatro çevirsinler tarzı programlara, masum aşk dizileriyle hoş bir alternatif getirdiği içün. 

  Bence akşam 10'dan sonra gündüzün tekrarı olmalı. Milletimizin selameti adına bazı adamlar acık romantizm görse fena mı olur? Kanal geçişlerinde bile rastlasa, odunluğunun farkına varır diye düşünüyorum naçizane.
(Anam biraz ağır oldu galiba.) 


   Gelelim dizimize...

  Tam adı: Geet Hui Sabse Parayi.
Ama internette Maan Geet adıyla nam salmış. 
  470 bölümden oluşuyor. Bölümler 20 dk. Ben hintfilmcenneti sitesinden izledim 220'lere kadar. 
 Sonra telaşeden ara verdim, henüz bitiremedim diziyi. Hepsi çevrilmemişti zaten. Siz başlayın anacım, yarısına kadar bile olsa izleseniz hoşlar ötesi olur.

  Iss Pyaar yani Bir Garip Aşk dizisini bilenler vardır. Onu bu diziden esinlenerek yapmışlar. Kıyaslamak gerekirse Iss Pyaar kadar olaylar zinciri yok ama duygu yoğunluğu fazla.


   Kızımız Geet neşeli, cıvıl cıvıl çağında nasıl oluyorsa birkaç gün içinde bir şekilde ailenin ve Geet'in güvenini kazanan Dev isimli Kanada'ya gidecek bir adamla evleniyor, evlendiriliyor. Adamdan hamile kalıp, bir de üstüne havaalanında terk edilince köle izavra misali çileli günleri başlıyor. 
  Kızın dedesine mi sinir olacaksınız, abisine mi, onca eziyete ses çıkarmayan babasına mı, tercih size kalmış. (Bu nasıl aile piiiii...) 

  Tüm bunlar olurken esas oğlan Maan nerde? Zenginlikten kendini çayıra böcüğe vermiş, arazilerde dolaşıyor, çadır kuruyor, kamp yapıyor. Dizide hemen çıkmıyor, birkaç bölüm sonra görüyoruz. Arnav gibi sert, kibirli, aşka inanmıyor.


  Bir şekilde yolları kesişiyor Maan ve Geet'in. Kızı ailesinin elinden kurtarıyor, zira öldürecekler hamile olduğu ve ortada kaldığı için. 
  Devamında herkes kendi yoluna gidiyor, ta ki Geet başka bir şehre yerleşip her şeyden habersiz Maan'ın şirketinde işe başlayana kadar.

  Demiştim ya, Iss Pyaar kadar olay yok ama duygu yoğunluğu fazla diye. Zira ben diziyi ilk izlediğim zamanlar, bu bakışmalardan bir dizi daha çıkar demiştim. Hint dizileri gerçek olamayacak kadar romantik diyoruz ya, işte bu onlardan bir kat daha fazla.


 İzlerken içinizden geçmiyor değil, ya arkadaş sizin hayat telaşeniz, ne bileyim fatura derdiniz, ay sonunu getirememe korkunuz yok mu? Uzuuun uzuuuun bakışıyorlar ve dünya duruveriyor. Ben sıkılmadım, çok sevdim.

  Müzikleri de muhteşem. Hele bir Maahi var ki, onlar bakışsın, müzik çalsın sabaha kadar. 

  Özetle, Hindustani meşk dizileriyle mest olmuş güzide insanlar, listeye bu diziyi de alın derim... ❤ 




Bayıldım bu yazıya diyorsanız, şunlara bayılmanız da garanti kapsamında...






Sen mi ben mi






                              Aşk kokmalı her yer 
Gözleri sürgün  bir sevdaya  yol almalı
Dudakları ve kalbi yalnız sana mühürlenmeli
Gezmeli ruhunun derinliklerinde
Kaybolmalı düşlerinde

Sevmeli  sen diye seni
 sevmelisin  o diye onu

               Ve aşk O olmalı
 Öyle aşk kokmalı ki
Her  kaybolduğunda onda  bulmalısın kendini
Dün diye bir kavram olmamalı hayatta
Yalnızca O  kokmalı bütün çiçekler
o  gibi  bakmalı tüm çocuklar
ona koşar gibi uçmalı kuşlar
O gibi olmalı tüm aşıklar
Olmadık anlarda düşmeli aklına 
Okşamalı ruhunu bir tüy parçasının ayaklarını gıdıkladığı gibi
Sarmalı seni en sevdiğin oyuncağın gibi
Şımarmalı ruhun  o anı yaşarken
Yürüdüğün asfalt seni ona götürmeli 
Dinlediğin her  şarkıda o gelmeli hemen aklına

        Ve aşk sen olmalısın
 Çektiğin sigarada
Aldığın nefeste onu  çekmelisin içine
  O yakmalı ciğerlerini
Bilmelisin her fırtınada
Sığınacak limanın olduğunu
Yağmur damlası gibi gözlerinden süzülmeli
Güneş gibi doğmalı yüreğine
sevmeli  ruhunu

 Ve aşk
 Sen , ben, değil Biz olmalı...

Yabancı değil




Eğilip usulca dudağımın kenarından  öptü...

 İrkildim uzandığım yerden kalktım , gözlerini bana doğru dikti ve derin derin baktı.

''Sana aşık oldum , seni artık hiç bırakmayacağım nereye gidersen git seninle geleceğim'' dedi.

 Ürktüm kısık sesle ismini sordum,
 önümde lortlar gibi eğilip  bir elini asilce yana doğru savurdu ,
gülümseyerek ''benden korkmana gerek yok,
yabancı değilim, zaten sana
 zamanla alışırsın artık hep yanındayım'' dedi.

 Kalbimin yerinden çıkacak gibi oldu
 elimi kalbimin üzerine bastırıp
ürkek gözlerle gözlerine baktım,
 gülümsedi , birden içim ısındı,
 nihayet beklediğim cevabı verdi...

Ben; Yalnızlığın... 


Çünkü Happymis Özeliz


  USS'leri olmalı herkesin cancağızım. Yetmemeli her zamanki kullandıkları. Hatta gün be gün, olmazsa hafta be hafta, hiç yoksa ay be ay değişmeli, gelişmeli bu USS'ler. 
 Şahsen bana dar geliyor umumun, hususileri. Herkesin işine kimse karışamaz. Saçmalıksa saçmalık, orjinallikse orjinallik, marjinallikse marjinallik, teknolojikse teknolojik. (Bu buraya olmadı, neyse).




  Her şeyde bir estetik aramıyor muyuz cancağızım? Bunda da bulunur zaar. Sana has bir şey ortaya koyacaksın (mesela yüreğini) ve bu önemsenmeyecek (mesela kulak ardı edilecek) öyle mi? Buna inanmayı reddediyor, bilakis gülümsemek gibi hızla yayılacağını iddia ediyorum. Var mısın iddiaya?.. 

   Başkalarına benzememek arzusuyla yanıp tutuşuyoruz ya. USS'ler tam da buna hizmet ediyor işte. Kalabalıklar içinde aşkına göz kırpmak gibi. Kimsenin bilmediği bir hazineye muttali olmak gibi. Orkestrada kırk yılda bir çalan üçgen zil gibi. Sınav ortasında cevap E diye bağırmak gibi...




 Sence de her şey yapaylığa doğru meyletmiyor mu cancağızım? İşittim ki, yoğurtların üstü kaymaklı görünsün diye bilmem ne koyuyorlarmış. Yufkalar uzun süre dayansın diye bilmem ne. İçecekler kırmızı görünsün diye bilmem ne. 

  Ve yine işittim ki, sosyal medyada takibe takip, unf yapma engeli yersin diyorlarmış. Bunlar da ahir zaman iğretiliği. 

 Bunca sahteliğin içinden kurtarmalı gönlümüzden geçen güzellikleri.




    Ha?.. 
Tabi ya, USS'nin ne olduğunu söylemeyi unuttum. USS, Uyduruk Sevgi Sözcükleri demek. En tatlısından, en şığininden.

 Hadi... Benim USS'lerimi sesli söyle. Gülümseyeceksin... 
  Böbeyim, gocikuş, pönçik, hınhın, cüncüş, bituçi, pincir, fofik, cüngül, höri, bibiş, bötici. 

Şimdi sıra sende!..


❤ 







Hint Dizisi: Bir Garip Aşk



  Dikkat! Bol aşk ve bol macera içerir.

    Kanal 7'nin ilk yayınladığı Hint dizisi. Siz bunu ilk kez tvde görüp içine düşerken biz ohooo başka dizileri de devirmiş kıyaslama yapıyorduk hatun kız.


   Bu diziyi hem altyazılı, hem de tvde Türkçe izledim. Dublaja karşı olmama rağmen yine de güzeldi seslendirme, yakıştırdım. Sadece kanal bazı uzun bölümleri keserken kopukluk olmuş. Daha özenli yapabilirlerdi. Güzel tarafı ise kaliteli görüntüde izlemek. 

    Orjinal adı, Iss Pyaar Ko Kya Naam Doon? Türkçesi, Bu Aşka Ne Ad Vereyim? (Cümlenin sıralanışını görünce bu Hintçe kolay zaar deyip mevzuya el attım. Yaklaşık bir aydır öğrenmeye çalışıyorum. Süreci merak edenler varsa yorum bölümünden sorabilirsiniz.) 

    398 bölümden oluşuyor orjinali. Bölümler 20 dk. Bizim Bir Garip Aşk versiyonu ise 102 bölüm ve 1,5 saat kadar.


   Konu ise Hint klasiklerinden.
"Nefret ediyorum senden, nefret!.. Buna nasıl cüret edersin? "
  Duyguların aktarımı, karakterlerin cuk oturması, müzikleri, gelenekleri... Diziyi muhteşem yapıyor. (İyisiniz hoşsunuz da puta tapmayaydınız be gülüm!) 

  Khushi... (Güzel kızımız, adı gibi mutlu) Öyle deli dolu ki, insana enerji veriyor. Çok dindar, sürekli ellerini birleştirip yukarı bakıyor. (Ya hu biz müslümanız, bizim dizilerde bu kadar dua etmiyorlar!) 
 Kıyafetleri, takıları... Eminim hayran kalacaksınız. Ve her üzüldüğünde yaptığı meşhur jalebi tatlısı... (Ben de erinmedim yaptım valla. Hem de misafire. Çookkk lezzetli oldu.)

  Arnav... (Esas oğlan. Bu arada adam Türkiye'ye geldi. Kötü bir organizasyondu, inşallah pişman olmamıştır.) Arnav gıcık, agresif, inancı yok, maddiyatçı...


   Gün geliyor, fakir ama gururlu Khushi'nin yolu bu zengin ama küstah oğlanla kesişiyor. Hem de pek çok kez. 
 Nasıl oluyorsa adama borçlanıyor. İşe gireyim de şu mendeburun borcunu ödeyip kurtulayım diyerek bir şirkette çalışmaya başlıyor. Eh şirket kimin anlamışsınızdır! Ya ne olacağdı...

  Nefret halleri de, aşk halleri de çok içten. Birbirine çok yakışan bir çift. (Rudra ile Paro da çok yakışıyordu.)

   Dizinin güzel taraflarından biri de tabi ki hiç müstehcen sahne olmaması. Aşkı, nasıl bu kadar güzel ve temiz anlatmışlar diyorsunuz.


   Bollywood etkileri de bolca mevcut ama hiç rahatsız etmiyor hatta romantizm alıp başını gidiyor o anlarda. Misal: 
   İkili karşılaşınca esen rüzgar (Evin içi de dahil), Khushi'nin zarif bayılmaları (Biz yığılıyoruz genelde, o ayakta bayılıyor), sık sık şalın, oğlanın bir yerlerine takılması, düşmeler, çarpmalar, dakikalar süren bakışmalar... 

    Her şeyiyle dizinin atmosferi sizi içine çekiyor. İzlemediyseniz ahanda fırsat, kendinizi mahrum etmeyiniz. 

    Peki... Son bir vurucu cümle ile bitireyim bari. Daha iyisi yapılana kadar, en iyi iki aşk dizisinden biri...
Diğeri de hemen şuracıkta 



Hint Dizisi: Sensiz Olmaz

 İki kez izlendikten ve hazmedildikten sonra yazılmış bir yazıdır, dikkatlerinize celb oluna!

  Nihayet eşe dosta tavsiye ettiğim Hint dizilerini bir süredir tvlerde görür olduk çok şükür! 
  Filmler de sinemalarda gösterilecekmiş diye haber aldım! (Ay ay ay! )

   Ya hu biz kültürümüzle uzaktan yakından alakası olmayan, entrika girdapları Brezilya dizilerine, Dallas'lara kucak açmış milletiz.    Müstehcenlik olmadan romantizmin zirvelerinde dolaştıran geleneksel Hint dizilerine kucak açmak bir yana üç kez sarılacağımız belliydi.

 Her ne kadar bu diziler tvde yayınlandığında az kişinin bildiği, gizemli, el değmemiş bir adanın kalabalıklar tarafından keşfedildiği hissine kapılsam da olsun izlesin millet, babamın malı değil  ya Bolly'nin malı.




  Gelelim dizimize... Orijinal adı: Rangrasiya (Tutkunun Rengi) Normalde 189 bölümden oluşuyor. (Bölümler 20 dk).

   Kanal 7, Sensiz Olmaz adıyla dublajlı ve bölümleri birleştirerek 48 bölüm halinde yayınladı. Çok da eyi oldu. Bir çay içimlik dizi nedir, dizi dediğin koca akşamına çöreklenmeli. 
 Dublajı da iyi olmuş, Rudra'nın ve Paro'nun sesleri çok yakışmış. 

  Yine Khushimiz burda. Artık adı Parvati yani Paro. Dizinin başlarındaki kurak sahneleri çok sevdim. O kuraklığın içinde yerel kıyafetler öyle renkli ve güzel ki!

   Anasız babasız fakir bir kız Paro. Ailesini BSD askerleri öldürdü sanıyor, ama aslında köyün başındaki adamın mendeburluğu hep. Bu köyün kızları geleneksel bir yöntemle seçilerek, evlendirilip başka köye gelin gidiyorlar. Ancak gidenden haber gelmiyor hiç.
  Sıra Paro'ya geliyor, evleniyor ve yola çıkıyor düğün alayı. Sınırda BSD askeri Rudra Pratap  Ranawat. Söylerken kilo verdiren isim.  Hiç de üşenmiyorlar gı. 




  Paro ile  Rudra karşılaşıyor ve  Rudra'nın Paro'yu düşman tarafın kim olduğuna ikna etme çabaları ile olaylar başlıyor.

  Paro, Khushi kadar deli dolu değil. Olgun, üzgün ama çok iyimser. Rudra sert, kızgın, gururlu. Hatta böyle bir nefret nasıl aşka dönüşecek ki diyorsunuz. Dönüşüyor azizim, pek güzel dönüşüyor. 

   Rudra her ne kadar asker olsa da, dizinin ortalarından itibaren çatışma ve aksiyon sahneleri yerini meşk sahnelerine bırakıyor.
   Sonlara doğru ise büyük sürprizle beraber Rudra'yı artık asker olarak görmüyoruz. Bazıları sonu böyle olmamalıydı dese de ben 40. bölümden sonrasını da ayrı sevdim. Farklı bir tat oldu bence.

   Aşk dolu dolu, hayran kalacaksınız! Ve itiraf edeyim, bu diziden sonra başka diziler pek bir soğuk gelir oldu!..




  Bir Garip Aşk'ı izleyenler bilir. Bu diziden sonra ona tekrardan biraz bakınca fark ettim ki Sensiz Olmaz daha olgun bir dizi ve Ashish Sharma'nın oyunculuğu, duyguları yansıtması, Barun Sobti'ye göre daha başarılı. 

  (Ashish Sharma dedim de bizim kızlar twit atmışlar adama, müslüman olmayı düşünüyor musun diye. İlahi çok güldüm. O da  garibim önemli olan insan olmak gibi bir cevap yazmış. Ülkece İslamı tebliğ etme gayretimiz takdire şayan gerçekten).




 Velhasıl güzel insanlar, tvde kaçıran varsa kesinlikle tavsiye ediyorum. 
Bittikten sonra bile etkisinde kalacağınız, sizi çookkk mutlu edecek, yaşasın aşk dedirtecek, masal gibi bir dizi!..


Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...