Serra etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Serra etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İnsan Bir Hayali İçin Kaç Hayalinden Vazgeçer?

Günlerim; Sabah yattığım koltuktan kalkıp kahvaltı etmeye çalışıp okula gidip, bütün dikkatimle dersleri dinleyip üstüne heyecandan ne yazacağımı şaşırdığım sınavlara girip, onunda üstüne eve gelip uyuyup ders gece yarısına kadar ders çalışarak geçiyor! Psikopatça mı? Kesinlikle sevgili okuyucularım!!! :) Normal olduğumu kim söyledi ki?! :) Ben ne zaman bu kadar hırslı oldum hatırlamıyorum bile aslında. İşin en komik yanı, okul hayatım boyunca uyuz olduğum bir öğrenci profiline bürünmemdir! "O nedir?" diyeceksiniz şimdi. Şöyle diyeyim size, hani 100 almayan ama 90 aldığında ağlayan tipler vardır ya! Hayatım boyunca anlayamamıştım bu tipteki arkadaşları ama gelin görün ki, sınavda bir hata yaptığımı görünce suratım düşüyor ve kahrediyorum hayatı kendime! :) Tamaaammmmm, biliyorum yazınca bana da komik geldi ama o anları görmeniz lazım. Serra'yı arayıp dünki sınavda bir tane hata yaptığımı ve 90 alacağımı ağlak bir sesle söylediğimde Serra kahkalara boğuldu!! Gülmeyinnn nolurrrr!!! :) "90" sayısını bir not olarak görmüyorum hele ki 8'li rakamlara kalbim dayanmaz herhalde! Mesela bugün "A la Carte Menü"yle boşluk doldurmalı alakalı bir soru gelmişti. Yani ne yapsam oraya bir şey yazamadım. Cümle kuramadım! Hale gel yani! Ne fiil, ne zarf, ne sıfat, ne de isim oraya oturmadı! :))) Oysa menü çeşitlerini çok iyi biliyorum. Ha inekler ha ben! Yakında sadece ot yersem ve mööölersem şaşırmayın sevgili okuyucularım. O soruyu yapamamak bana koydu tabi. Bende sorunun altına "A La Carte Menü" nün ne olduğunu yazdım. Hani boşluğu dolduramadım ya, bildiğimi bir şekilde belli edicem ya! :))) "Yenilmedim ayaktayım" mottosuyla hareket ettim diyebiliriz. :) Bugün ki dersimiz Tabak Sunumuydu. Okuldan çıkınca Starbucks'ta oturup kahvemi yudumlarken, evetttttt ders çalıştım!!!!! Teorik dersler bu hafta itibariyle bitti ve haftaya mutfağa giriyoruz! Nasıl heyecanlıyım bir bilseniz. O kokular ve hamurlar içinde kaybolmak istiyorum. Babam ve annemde bana süper bir süpriz yaptılar geçen gün. Hayalimin peşinden bu kadar azimle gitmemi destekleyerek, bunca zamandır delice istediğim ve her Esse'nin önünden geçtiğimde ağzımın suları akan KitchenAid Stand Mixer'ini bana hediye ettiler! Çılgına döndüm müü?? Offfffffff...! Hemde nasıl!!! Çocuklar gibi şendim! :)))) Zıpladım, hopladım hatta çığlıklar savurdum etrafa! :) Artık istediğim herşeyi yapabilirim!! Bana görgüsüz diyebilirsiniz ama insan istediği bir şeye kavuşunca bunu göklere bile yazası geliyor. Aynı aşık olduğunuzda önünüze çıkan herkese söylemek istediğiniz gibi. Düşünsenize harika bir duygu bu! Bu yolda bana destek olan ve hayallerini bir şekilde gerçekleştirmeye çalışan herkese binlerce kere teşekkür ediyorum!
İnsan bir hayali için kaç hayalinden vazgeçer?.. Ben hepsinden geçtim..
Bon Appetit!

Rainbow Cake Vol.3


Rainbow Cake olayında kendimi aşmaya karar vermiş bir kişilik olarak, yola devam ediyorum sevgili okuyucularım! Yalnız bu sefer yaptığım diğerlerine göre biraz daha farklı oldu. Daha önceleri kendi kek reçetemi kullanıyordum fakat bu sefer, Rainbow Cake'ten Pasta yapmaya karar verdim!!! Yani neymişş? Pandispanya kullandımmm!!! İçini de 4 renk yaptım. Yani; yeşil, mavi, pembe ve sarı. Ahhhhhhh.. Benim şu hippy ruhum yok muuuu? Her kat ayrı ayrı yapıldı ve üst üstü kondu. Bu arada pastacığımı 00:00'de yapmaya başladım. Yaklaşık 3:00 gibi bitti yavrucak! :) Normal sınırlarda olmadığımı artık hepiniz öğrendiniz ne de olsa! Rahat rahat sizinle paylaşabiliyorum! :)) Bu sefer Amerikan tarzı olmasını istedim. Hani böyle kocaman! Neredeyse CheeseCake Factory imalatı tarzı! :)) Etrafı ve içi tamamen Cheese Cream Frosting ile döşendi. Serra ve annem, ilk önce bu konuda biraz şüpheciydiler. Gelin görün ki Tereyağ, PudraŞekeri ve Krem Peynirinden yapılmış bu Frosting, bir güzel oldu! İnanamazsınız sevgili okuyucularım! Her katın içini ayarı ayrı bu malzemeyle sıvadım ve aralarına Damla Beyaz Çikolata koydum. Hani arada rengi bozmasın diye! :) Nitekim çok doğru bir karar vermişim. Pastayı kestiğim zaman bunu şıp diye anladım! :) Yalnız bir hatam vardı. Daha önce böyle Frosting işine girişmediğim için bilemedim tabi ki. Benim yaptığım; dışını da sıvadıktan sonra süsledim ve buzdolabında bir gece beklemesi için koydum. Oysa yapmam gereken, dışını sıvadıktan sonra bir gece bekletmemdi çocuğumu. Dışı donduğunda süslemesi daha kolay yapılırmış meğer. Öteki türlü, yani daha katılaşmamışken süsler etrafa dağılabiliyorlarmış. Neyse bu ilk pasta denememdi ve ben bir şey daha öğrenmiş oldum! Yuppppiiiiii...! Ertesi gün, teyzemler bize mangala geldiler. Havalarda soğuduğu için bahçede mangal yapması biraz zor tabi. Mecburen içeride yaptık. Yemek yendikten sonra, ben havalı havalı benim cüssesi büyük kızımı, yaklaşık olarak bir karış boyunda oldu, masaya koydum. Etrafta "Wooooowwwww!" sesleri yükseldi. Bende koltuklar kabardı tabi! :) Hemende tavuk gibi şişerim! :) Sonra Serra'nın bana aldığı ve kullanmaya kıyamadığım Brabantia Şef Bıçağımla herkese dilim dilim kestim. Tadım aşamasından sonra, her zamanki gibi, gözlere bakıldı ve subjelerimin tepkileri beklendi! :) Bizimkiler, özellikle teyzem, anlata anlata bitiremedi. En büyük destekçilerimden olan teyzem, bana bir gün mükemmel bir Pastacı Şefi olacağımı söyledi. İnsanın gözleri dolar mı böyle bir şeye? Benim doldu! :) Heyyyttttt!! Ver gazı teyzeeee! Ver gazııııı!! :))) Kesseler acımaz yahu!! :))) Tamammmm.. sakinim! Derin nefes alıyoruuummm! :) İşte, yaptığım bir şeyden mutlu olunca böyle oluyorum. Göklere dağlara yazasım geliyor. Ne mütavazilik kalıyor ne hanımefendilik sevgili okuyucularım! :)
Okulun açılmasına bir hafta kaldı. Şimdiden uykularım kaçıyor heyecandan. Hatta bu salı günü orientasyon var. Yüzdüm yüzdüm kuyruğuna geldim. Farkındaysanız, ilk B noktama gelmiş bulunuyorum! Ha ha! Olmaz diyenler nolduuuuuuu???!!!! :) Eğer isterseniz, yapılamayacak ve olmayacak şey yoktur! Bazen bende inancımı yitirebiliyorum. Bakmayın devamlı sarkastik konuştuğuma ve güldüğüme! Derin bir nefes alıyorum ve baştan başlıyorum. En baştan hemde.. Görüyorsunuz ya, bir hayal gerçekleşiyor. Neden sizinki de olmasın?.. 7 aydır canla başla ilk hayalimi gerçekleştirmek için çabalıyorum hatta çoğu zaman kafayı bile yiyorum diyebiliriz. Neden biliyor musunuz? Mutlu olmak için.. Evet! Doğru duydunuz, mutlu olmak için dedim sevgili okuyucularım. Sadece bir hayal kurup, bunu amaç edinip, hiçbir şey yapmadan olmaz! Hayat, kimi zaman çok kısa kimi zaman çok uzun gelir. Dolambaçlı yollardan geçeriz. Eğer onlarda, bende bir hayali gerçekleştirebiliyorsak, neden siz bunu yapamayasınız? Neden? Bir zamanda başlamalı, bir yerde başlamalı, şimdiden daha iyi bir zaman yok! Hadi kalkın şu bilgisayarın karşısından ve kendinize söyleyin! "Mucizeler mümkündür!"
Bon Appetit!

Mini Mini Çocuklar! Hani-mişşşş!!!!



Mis gibi kokan sonbahar mevsiminin gelmesiyle garip bir ruh haline büründüm. Bir yandan yaklaşan okul günüm bir yandan da taşınma telaşı içinde bir o yana bir bu yana savrulan kişiliğimle yine mutfaktaki yerimi aldım. Açıkçası taşınma sürecinin içerisinde evlere bakarken, dikkat ettiğim ilk nokta, sizde tahmin edersiniz ki sevgili okuyucularım, mutfak! Küçücük ve ufacık tefecik içi dolu turşucuk misali bir ortamda ben nasıl çalışabilirim?! Bu eller nasıl hareket eder?! Bu çığlıklar nereden duyrulur bilemiyorum! Büyük araştırmalar sonucunda neyse ki bir yer bulduk! :) Ohhhhhhh..! Şenlik ve gümbürtü içerisinde geçen günlerin arasında Brandit firmasından sipariş aldım. Önemli müşterileriyle olan toplantılarında yenmesi için birkaç şey yapılması istendi benden. "İşte geldim burdayımmmmm!! Ben bu işte ustayımmmmm!" diyerek saçlarımı topladım ve önlüğümü üstüme geçirdim. Toplam 10 çeşit cici yaptım. Yuhhhh! demeyin, gözüm doymadı ne yapayım! :) Pate Brisee hamuruyla yapılan küçük tartaletler herkesin favorisiydi sanırım. Babamın öyle gözlerini sinsi sinsi dikmesinden anlamalıydım zaten! :) Bu hamur mutlaka bilinmesi gereken bir hamur cinsi oluyor. Tadı da enfes. Hay! Gözünü sevdiğimin fransızları! Mübareklerin yaptıkları herşey mi güzel olur yahu?! :)) Cici harmonimin içinde Kanepeler, Tatlı-Tuzlu kurabiye çeşitleri, Tarçınlı Elma Topları, Milföy Hamurundan baş döndürücü küçük Tadımlıklar, Tatlı Kuru Meyveli Tartaletler ve Frambuaz Damla Çikolatalı Brownie'lerim vardı. Ağzınızın yanından akan küçük salyaları silin hadi! :)) En feci sahne, arabada siparişleri götürürken yaşandı. Araba buram buram misssss kokuyordu. "Gel banaaaa! Gellll banaaaa!! Ye beniiiiii!!" deselerde kulaklarımızı tıkadık milföy hamurlu çocuklara! :) Serra'yla deli gibi aç olduğumuz için baş dönmesi mi dersiniz yoksa iç geçmesi mi bilemiyorum ama çok garip anlar yaşadık diyebilirim sevgili okuyucularım. :) Sonunda firmaya gittik ve siparişleri güzelce masanın üstüne dizdik. Voilaaaaaaa! :) Aldığım duyumlara göre toplantı sonrası şirkette çalışan arkadaşlar 1 dakika içerisinde bütün cicileri bitirmişler! :) Harika değil miiii??? Davet işlerinde dikkat edilmesi gereken unsurlardan biri de cicilerin boylarının minik olması. Yani en fazla 2 lokmada mideye inecekler yavrucaklar! :) Bende bunu tabi zamanla öğreniyorum. Sipariş alırken veya herhangi bir eksperiment üzerinde çalışırken ıncık cıncık herşeyi araştırıyorum. Başka türlü işi tam yaptığımdan emin olamam ve bu da tahmin edersiniz ki, beni mutlu etmez! Hayalinizi gerçekleştirirken, sizi yıldırıcı veya sizi daha motive edici olaylarla karşılaşabilirsiniz. Kendinize olan inancınızı hiç kaybetmeyin! Çünkü siz inandığınız sürece, artık biliyorsunuz ki, kimse önünüzde duramaz. Zamanla göreceksiniz ki, yüzünüz aynı benim gibi gülmeye başlayacak! Bırakın birkaç kere yere düşün! Sadece ayağınız kanar!..
Siparişlerin teslim edilmesinin üstüne gidip deli danalar gibi yemek yedik mi? Yedik tabi ki!!! :))) Sonrasında gelen doymuşluğun verdiği o gurul gurul sesi sanırım hiçbir zaman unutmayacağım! Şimdi izninizle, mutfağa gidip son deneyim kurabiyeleri dinlendikleri buzdolabından çıkarıp şekil vermem ve fırında pişirmem gerekiyoooooor!
Bon Appetit!

Bu Kadın Neden Ağlıyor Anne?!




Gözlerimde çapaklar birikmiş bir şekilde yataktan miskince kalkıp güzelce kahvaltımı ettim. Kahvaltı dediğime bakmayın, sadece bir dilim çok tahıllı ekmek ve beyaz peynir! :) Sabahları pek kahvaltı edemiyorum da! Şaşı bak- Şaşır edasında kadın programlarını açmış bir halde; "Kim kiminle nereye kaçmış?" ve "Bu kadın neden ağlıyor anne?" serzenişleriyle ayılmaya çalıştım. Ahhh! Sonbahar sen nelere kadirsin?! :) Kışın doğan ve kıştan nefret eden bir insan olarak, en sevdiğim mevsim Sonbahar! :) Kendine özgü karamsarlığı içinde insana garip bir romantizm ve güç veren haline bayılıyorum sevgili okuyucularım! Bende, daha Yaz mevsiminin miskinliğinden çıkamamış halime sinirlenip bugün kalktıp iki çeşit cici yaptım! Ohhhhh! Ferahlatıcı bu his, nasılda iyi hissettiriyor kendimi! :) Öncelikle Süt, Su, Mısır Nişastası, Un ve Şekerden oluşan Su Muhallebisi yaptım. Su Muhallebisi nedir derseniz, Saray Muhallebicisindeki onlara özgü muhallebinin aynısı oluyor çocuğum! Çok şekerli değil yaklaşık iki kaşık kadar toz şeker var içinde fakat üstüne yaptığım Çikolata Sosunu döktüğümüz anda işler değişti ve ağız sulandırıcı bir hal aldı. Düşünün babam, babaannem ve Serra, resmen bayıldırlar! İşin öteki yönünden düşünürseniz, rejimdeki bayan arkadaşlar için mükemmel bir lezzet! Serra, doğal olarak yedi tabi ki! :))) Normalde Su Muhallebisinin buzdolabında 1 gece beklemesi gerekiyordu ama biz gördüğünüz gibi beklemedik! Kim bekler ki yahu?! :) Muhallebiciği yaptıktan sonra son gaz yerimde durmayıp, sessiz günün tadını çıkartırken, Boşnak Talısı yapmaya karar verdim. Söylemem gerekiyor ki, kökenlerim Makedon olduğu için bunu yapmak pek alışık olmadığım bir şey! İkisi aynı şey demeyin, çünkü değiller! Yemek türleri neredeyse birbirinin aynısı olsa da, lezzet ve yapılışları arasında küçük farklar var sevgili okuyucularım. Ben yine de elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Boşnak Tatlısı, Şekerpare kıvamında fakat içinde sevmediğim şey olan Ceviz, Hindistan Cevizi ve Tarçın bulunuyor. Yadsı bir biçimde şekil veriyorsunuz. Fırında piştikten sonra da güzelce Şerbetini üstüne döküyorsunuz. Misss Mübarek missss! Aynı zamanda da, Ramazan Ayı içinde hem hafif hemde lezzetli bi cici kendisi. Hoşşş! Babaannem hala aldığım Güllaçları ne zaman yapacağımı soruyor bana ama yapma zamanı sanırım bir dahaki sene olacak! :))) Boşnak Tatlısı, göçmen çocuğum da mideye höpürdeterek afiyetle indirildikten sonra herkes üstüne bir güzel soda içti! :)))
İnsanın canı gece gece tatlı çeker mi yahu? Kadın olmak çok zor kardeşim! :) Ehh! Bu kadın neden ağlamasın anneeee? :))
Bon Appetit!

Ağustos Mu Dedin?! Bol Çikolatalı Fındıklı Pasta mı???

Havaların inanılmaz bunaltıcı olmasından dolayı, insan ellerini kaldıramayacak duruma gelmiyor değil! Sıcakları geçtim ama şu nem yok mu?! Yok yani.. Yapılan herşey pörsüyor!  Global ısınma gelmedi diyordu çoğu arkadaşım, alın size global ısınma! Hala farkına varmadıysanız eğer tabi.. Sıcakların gün be gün bizi yapış yapış yaptığını varsayarsak, ben yine ve yeniden kolları sıvadım ve doğum günü çocukları Arzu, Arzu'nun eşi Gökhan ve mükemmel babam için bir pasta yapayım dedim. Butik pasta kavramından çıkıp normal bildiğimiz pastane pastası türünü yapmayı tercih ettim. Hedefim, Bol Çikolatalı Fındıklı Pasta yapmak! Tamam.. Tamam... Bu sıcaklarda çok tehlikeli bir seçim olduğunu bende biliyorum! Daha önce yapmadığım bir şey olmalıydı ne yapayım! :) Ahhh! Bırakın beni mutfakta yaşayayım! İleride kesinlikle kendi evimde açık mutfak olmalı yoksa herhalde kimseyi göremem. :) Daha merak ettiğim ise, "Acaba çok kilo alacak mıyım?" sorusunu da geri planda bırakıyorum farkına vardıysanız! :)) Sessizce mutfağa girdim. Mis kokulu Tereyağ, Bitter Çikolata, Kakao, Pudra Şekeri, Yumurtalar, Rondoda da ince çekilmiş fındıklar veeeee babamın koleksiyonundan Metaxa Konyak, pasta olmak için hazırlandılar. Askerlerim kenarda beklerlerken, ben her zamanki gibi önceden fırınımı 180 dereceye ayarlayıp ısıttım. Ben Marie tarzında ( içi su dolu bir tencerenin üstüne kaseyi koyun ve ne eritmek istiyorsanız eritin) çikolata ve tereyağını erttim ve soğuması için kenara bıraktım. Ayrı bir mayonez kasesine ise, kakaoyı eledim ve üstüne PudraŞekeri ve Yumurtaları koydum. Mixerle güzelce çırpıp baş döndüren erimiş çikolatalı karışıma ilave ettim. Konyakta içine bir güzel koyuldu. Ohhhhhh!! Başınız döndü değil mi? Fındıkları ilave etmeyi unutmadım tabi ki sevgili okuyucularım. Yuvarlak bir kalıba koydum ve içine 2 parmak kadar su koyduğum tepsinin içine kalıbı koyup 45 dakika kadar pişirdim çocuğumu. Fırından çıktıktan soora yaklaşık 5 saat kadar buzdolabında beklettim. Daha fazla bekleseydi aroması daha güzel karışırdı ama kendisini akşam yemeğine yetiştirmeliydim. Üzeri sosu için ise, yine Ben Marie usülü Çikolata, Tereyağ, Süt ve Vanilyayı erittim ve buzdolabında uzunca süre bekleyen cicimin üzerine döktüm. Pastacığımın kenarlarını süslemek için ise, kalan fındıkları spatula yardımıyla ( ki biraz elde kullandım) yapıştırdım. Üzerine aslında daha başka süslemelerde yapılabilirdi. Şahsen, sade olan şeyleri daha çok seviyorum! :) Voilaaaaaa! Pastamız hazır olduuu!!!  Güzelce akşam yemeği yedikten sonra, kırmızı şaraplar açıldı. Pasta mumlarıyla masaya kondu. Serrayla ikimiz pastanın tadına hasta olduk! Özellikle bayanların muayyen günlerinde veya sevgilileriyle kavga ettikleri günlerde yemelerini tavsiye ederim! İnanılmaz seratonin yuvası kendisi! Gerisi hikaye benden söylemesi! :)) Babamlara biraz ağır geldi. Ehhh! Saçlara ak düşünce böyle oluyor! Bunu duysa beni kıtır kıtır keser herhalde! :)) Marketten alınma Meyveli Pasta ile güzelim pastamı aldattılar o ayrı! Hala çok kırgınım! :)  Ertesi gün tartılmamak üzere, biz afiyetle yedik! Ohhhhh! Canımıza değsinn!!!! :))))
Bon Appetit!

Kendi Tarifim Dutella ve Peynirli Çöreğim


Dün gece rüyamda değişik lezzetleri bir araya getirmiştim. Sabah kalktığımda yüzümde bir gülümsemeyle hemen mutfağımda yerimi aldım! Mesaim başlamış gibiydi. :) Kendime göre çok kilo aldığım için bugün meyve yiyerek geçireceğim düşüncesi beni nasıl yedi bitirdi bir bilseniz, ağzınız açık kalır! :) Karnım bütün gün gurrrr gurrrr sesler çıkardı tabi :). Kulaklarımı tıkayıp kendi tariflerimi oluşturma girişiminde bulunacağım için çok heyecanlıydım. Bir rüyanında böyle gazına gelinir! :)) Daha önce nispeten yarattığım Nutella tarifinde biraz oynama yaptım! "Elinin kiriyle napıyorsun be kızım?!" değil mi yani?! :) Kimin eli kimin kiri yani :) Hepsi benim! :) Size açıklamam gerekirse, ben her gün bir çay kaşığı ( tamam! 5 çay kaşığı) Nutella yiyorum! Pişman değilim!! :) Tahmin ediyorum ki heyecanlandınız ama ne yazık ki tarifini veremeyeceğim sevgili okuyucularım çünkü ileride kendi dükkanımda bunları satışa sunacağım! Ürettiğim tariften toplam 2 orta boy kavanoz çıktı! Bir kavanoz Serra'ya gidecek! :) Horeeeyyyy!! Çok kilo verdi kuzum! :) Bu kadarcıktan bir şeycik olmaz yani! :) Fakat itiraf ediyorum, içine gizli baharatlarımdan koydum! Ev yapımı Nutella'mın ismi; benim has tarifim olduğu için Dutella oldu! Akşam yemeğinden önce bir dilim ekmeğe sürüp, annem ve babam üzerinde test ettim çocuğumu. Sonuç: ikisinin de gözler fal taşı gibi açıldı! Görev başarıyla tamamlanmıştırrrrr! Ohh be! :) Gelelim Ev Yapımı Çöreklerime! Peynirli çöreklerimin tadı, aşırı karşı olduğum ve çevremdeki kimseye yedirtmediğim meşhur tavuk satan dükkanda yapılan çöreğin tadına çok benziyor! Isırık aldığınız zaman içindeki peynir tadını alıyorsunuz. Aslında içine patates veya dereotu da koyabilirdim ama ilk kendi tarifim olduğu için peynirli yapmayı tercih ettim! Fırından çıktığında hele dehşet bir lezzeti oluyor kendisinin! Nasıl olsa akşam yemeğinde meyve yiyeceğim için, bir tane yemeği göze aldım ve çörekçik hemen hoopp diye midemdeki yerini aldı! O ferahlama, o rahatlık ve ooooo huzurrr.. Daha ne ister insan anlamıyorum! :) Akşam yemeğinde önümde üzümler, halime acırcasına bakarken, annem ve babam çöreklerimin hepsini bitirdiler! Halime ağlayayım mı güleyim mi bilemedim! :)
Şimdi izninizle tekrar mutfağa dönüp yarınki siparişlerimi yetiştirmem gerekiyor sevgili okuyucularım. Karnım; gurul gurul! Kim meyveyle doymuş ki?!
Bon Appetit!

Madem Ben Zayıflayamıyorum, Arkadaşlarımı Şişmanlatayım!


Dün gece, bana göre aşırı ağır bir akşam yemeğinden ( Saç kavurma, Salata ve kuskus + lavaş) sonra kızlarla tam rehavet çökmüştü ki aklıma dondurma yapmak geldi! Nereden geldiyse?! Serra'nın da güzel yamaklığıyla malzemeleri toplayıp, Kahveli ve Tarçınlı Dondurma yapmaya başladık. Evde yapılan dondurmanın şöyle bir zorluğu var; uzun saatler donmasını bekliyorsunuz! Eh! Normal olarak profesyonel dolaba da sahip değilim. Elbet, o da olur bir gün değil mi? :). Dondurmacıpğımın önce tarçınlı kısımını yaptım. O derin dondurucuda donarken, ağır yemek sonrası nispeten mide krampına sebep olan fakat bir o kadar da hafif lezzetiyle kendinden geçirten Muzlu Puding yapayım dedim. Bir önceki günden kalan Angel Cake'in son dilimlerini parça pinçik hale getirdikten sonra onlarla tabanı oluşturdum. Krem şantili, muzlu, portakal sulu ve vanilya esans karışımlı bölümü de yapıp üzerine koydum. Muzları, krem şantili karşıma atmadan önce üzerlerine limon suyu geçirmek gerekiyor yoksa muzdan dolayı beklerken kararabilir. Spatula yardımıyla şeklini düzelttim. En tepeye de süzgeç yardımıyla esmer şeker serptim ve yaklaşık 2 dk kadar fırında pişirdim. Ahhhh! Misss missss mübarek!!! :) Piştikten sonra biz ılık yemeği tercih ettik. Nitekim, buzdolabında soğuttuktan sonra da servis yapılabilir. Biz dayanamadık tabi! Cici sonrası herkes; "Karnım şişti yaaaaa! Sabah kesinlikle tartılmayalım! " yakarışları içerisindeydi! :) En güzel kısmı; "Madem ben zayıflayamıyorum, arkadaşlarımı şişmanlatayım" mottosunu gütmek sanırım! :))) Eğer kolay Muzlu Puding yapmak istiyorsanız, bir gün önceden kalan kekinizi marketlerde satılan muzlu pudingi yapıp karıştırabilirsiniz sevgili okuyucularım! Yemek sonrası biraz muhabbet ettikten sonra yine kendimi mutfağa attım. Yaklaşık gece 1:00 gibi! Evet!! İnsan değilim! :) Tarçınlı dondurma kıvamına gelmişti. Kahveli bölümünü yaparken ise; şekeri suda eritip kahve karışımını içine koydum. Soğuduğunda tarçınlı dondurmanın içine katman katman olacak şekilde döktüm. Böylelikle, dondurma kaşığıyla Tarçınlı ve Kahveli Dondurmacığımı alırken hare hare bir görüntü elde edecektim. Ama ben ne yaptım?! Yanlış kaba koydum! Sonra da sinirlenip başka bir kaba döktüğümde kahveli karışım tamamen dondurmaya karıştı! Tat olarak aynı fakat hareli görünüm istediğim için o saatte çıldırmış bir kadın olarak mutfakta dört dündüm diyebilirim size! Sonra sakinleştim o ayrı! :) Mükemmeliyetçilik, sonunda beni panik atağa sürükleyecek sanırım! :) Sabaha kadar dondurmam, iyice buzdolabında üşüdükten sonra, sıcak bir pazar günü havuz sonrası, onu mideye indirmenin ve Umut, İldem, Nehir deney subjelerimin çok beğenmeleri sanırım çıldırmışlığa değerdi! :)
Bon Appetit!

Sevdiğin Bir Şeye İnanabilmek..

Uzun zaman önce bir gün bulunduğum şu pozisyona geleceğimi düşünmezdim.Aslına bakarsanız, 1 sene öncesine kadar aklımın ucunda bir yerlerdeydi sadece. 20li yaşların başında hayatımızın yönünü belirliyoruz ve ne seçim yaptıysak o yolda yürümeye devam ediyoruz. Çoğu zaman hiç düşünmeden.. Üniversite yıllarında düşünmekten bazen kafam patlayacakmış gibi olurdu. Sanırım çok geç olmadan kendimi ve ne istediğimi buldum! Eninde sonunda yaptığımız seçimler bizim hayatımız değil midir?! Mesela, bugün Eminönünde yağmur çiselirken Nüans'a girdiğimde içimde öyle kıpır kıpır bir his uyandı kisize anlatamam! İnanır mısınız, bunu her seferinde yaşıyorum! Oradaki herşeyi alasım geliyor! :) Sonra bugün yaptığım gibi küçük bir şey alıp bir hışımla oradan çıkıyorum! :) Aynı şımarık çocuklar gibiyim, hiç sormayın! :) Son zamanlarda WüstHof Bıçaklara kafayı taktım! Görseniz fena haldeyim! Şu an da ne işime yarayacaksa! O da ayrı mesela tabi :). Eninde sonunda hayal kurmanın sınırı yok değil mi? :) Ondan önce alacağım şeylerden biri tabi ki, KitchenAid StandMixer'im! Ne zaman Esse'ye girsem gözüm dönüyor ve aynı parasız bir çocuğun piliçlere baktığı gibi ağzım sulana sulana bende bir gün benim olacağına delice inandığım Mixerime bakıyorum! Hemde her seferinde! Obsesifler gibi :). Aramızda kalsın, dandik El Mixerimin bundan haberi yok! :))) Ehhhh! Bir yandan okulumun parasını biriktirmem gerekiyor hepinizin bildiği gibi! Eylül'e ne kaldı şunun şurasında!! Kalbim sıkışıyor düşünüp hayal ettikçe! :) Lütfen bana gülmeyin! :)) Bu durum insanı manik depresif yapıyor! Bir bakıyorsunuz, nasıl yapıcam ve nasıl olucak diye düşünüyorsunuz ya da o hayalden başka bir hayale atlıyorsunuz. Serra, çok kızıyor, ben kaotik düşüncelere daldığım zaman! "ilk olarak, B noktana odaklan!" diye çığırıyor diyebilirim sevgili okuyucularım! Sonra silkilenip hemen ilk B noktama yani Uluslararası Profesyonel Pastacılık ve Ekmekçilik kursuma odaklanıyorum! Derin bir nefesssss.. Huhhuhhh.. Evet! :) Eminönün dönüşü, yorgun argın yemek yapma düşüncesini kafamdan atıp, annemlerin önüne kahvaltılık ne bulduysam koyup, bahçede kahvemle yerimi aldım. Arzucuğumda çekirdekleriyle geldi ve hemen yamacıma kuruldu. Ardından Annem, Arzu ve ben, okul ve iş hakkında derin bir muhabbete girdik. Ona yaptığım Limonlu CheeseCake'i kızların önüne koyduğumda yorgunluktan yiyecek durumları yoktu ama hepsini bir lokmada yediğimizi de söylemem gerekiyor! Ne yazık ki, ( pazartesi günlerden rejimlerinden biri daha:)) katı bir rejime girdiğim için ucundan azıcık yiyebildim. Bakalım ne kadar dayanabileceğim bu duruma :). Açıkçası tam bir yaz tatlısı benim sarışın kızım :). Hafif serin bir yaz akşamında ihtiyacım olan tatlılardan biriydi ama eziyet mi desem yoksa kendimle ufacık gurur duymam mı desem bilemiyorum :)). Şu anda amatör ve yapabileceklerine inanan biri olarak, kendimi zorlayarak ve zorlanmayı severek aynı zamanda geliştirerek, elimden geleni yapıyorum. Şunu unutmayın, Victor Hugo amca demiş ki; " Yaşamın en büyük mutluluğu, insanın sevdiği bir şeye inanabilmesidir." Hadi gözlerinizi kapatın ve gülümseyin. O ışık içinizi nasıl ısıtacak..
Bon Appetit!

I Have a Dream!


Haftasonu'nun yorgunluğunu hala atamamış ve hafif nezle olmuş halimle yataktan çıktım. Güzel bir kahve eşliğinde kahvaltımı ettikten sonra, içinde bulunduğum bu şapsal durumu yok etmek amacıyla mutfağa gittim! Sadece 2 dakika boyunca ayakta durdum ve gözlerimi kapadım. Derin bir nefes aldım ve Havuçlu Kek yapmaya karar verdim. Uzun süredir yapmıyordum ne de olsa! :) Daha önce yaptığım Havuçlu Kekler hep muffin kalıplarındaydı. Bu seferde normal yuvarlak bir kalıpta yapmak istedim ve savaş baltalarımı çektim :). Heyyttt! Normalde CheeseCake yaparken kullandığım metal kalıbıma koyayım dedim fakat kalıp büyük gelince "orta boy" olanını kullanmaya karar verdim. İçinde kabartma tozu olsa da, tabağıma konduğu zaman daha yüksek bir kek görme düşüncesi klasik tüketici ruh halimi ortaya çıkardı :). Esmer şeker, Un, Toz Şeker, Tarçın, Mavi Haş Haş, Kabartma Tozu, Bir tutam Tuz, Yumurta akları ve sarıları ve Cevizle yapılan bu güzel melez kızım kasede gayet güzel görünüyordu. Ben ceviz sevmediğim için; normal ceviz yerine Uğur'un Amerikadan gönderdiği Pecan Cevizlerini koydum. Pecan cevizleri daha tatlı olduğu için kekime daha güzel bir tat verdiler nitekim! Unutmadan, daha da havalı oldu! :) Serra, Havuçlu Kek çok sever! :) Eminim onun önüne bu kekimi koysam hepsini bir çırpıda bitirirdi ama yazık olurdu rejimine değil mi? :)) Muffin versiyonu normalde 20 dakika civarında pişiyordu ama artık öğrendiğimize göre; muffinler normal kek kalıplarına göre daha çabuk pişiyorlar! O zaman bu durumda ne anlıyoruz? :) Yaklaşık 40 dakika gibi bir zamanda pişti güzel melez kızım :). Fırından çıkardığımda gelen kokuyu duysanız ne rejim kalır ne de başka bir şey! :) Mis gibi bir tarçın kokusu etrafı sardı. Üstüne, yeşil gıda boyasıyla renklendirdiğim Icing sugarla çevreledim ve Marzipandan havuç figürü yapıp koydum. Havuçlu Kekim kenarda bana bakarken bende Arzu'nun benden istediği Limonlu CheeseCake'i yapmaya başladım. Her hafta yapa yapa elim alıştım tabi! Ezbere bilmek gibisi yok sevgili okuyucularım. Canım arkadaşımın CheeseCake'ini yaparken de yarına siparişim olan 2 adet CheeseCake'i de aradan çıkartayım dedim. İnsan değilim değil mi? Bitkin halim böyleyse :) Otomatiğe bağlanmış bir şekilde yaptım ve buzdolabındaki yerlerini aldılar. Sonra güzel bir rahatlama :) Ama bende tabi işlev bitse de teorik gelişme süreci bitmiyor! Üstüne kitaplarımı açtım ve biraz ders çalıştım, Hatta onunda üstüne sevgili Jacques Torres'in milyonuncu kere izlediğim programını yine izledim! Robocop olduğumdan şüpheleniyorum bazen! :) Fakat düşünürseniz, bir gün şef olduğumda bugünlerde yaptığım şeylerin aslında sadece bir temel oluşturduğunu ve günde ne kadar az şey yaptığımı geriye bakıp göreceğim. Ama ben herşeyi göze aldım! Herşeyi araştırıp öğreniyorum. (Ne yapılır, ne edilir ya da nasıl şef olunur gibi) İleride başıma gelecekleri biliyorum ve bunun için o kadar heyecanlıyım ki sevgili okuyucularım. Aşırı heyecan yaptığım zamanlarda; " Derin nefes al kızım, derin nefes al" diyorum kendi kendime. Şöyle düşünün, uçaktan korkan ve panik atak krizinin ortasındaki bir kişi gibi oluyorum! O an, zamanı durdumak için elimden geleni yapıyorum! Önüme engeller çıkacak, bunu biliyorum ama hiçbirisinin beni devirmesine izin vermeyeceğim! Çünkü ben bir hayal kurdum! Sizde görüyorsunuz ki, bu hayal gerçekleşme yolunda! :) Etrafınıza bakın bir an. Kaçınız hayalinizi gerçekleştiriyorsunuz? Kaçınız olmak istediğiniz yerdesiniz? Büyük şeyler, küçük bir risk alarak gerçekleşiyor. İnanın, oturmakla sadece popolarımız büyüyor :) Ben bir adım attım, sizde sadece bir adım atın. Gerisi gelecek! Görüceksiniz.. Martin Luther King, Jr amca tarihteki en önemli konuşmalar arasında geçen konuşmasında ne demiş kolunu kalabalığa kaldırıp: I have a Dream!
Bon Appetit!

Karpuz'u Yonttum mu? Yontum!!!

Sevgili okuyucularım, bir süredir üzerinde durduğum ve gece gündüz nasıl yapılacağını delice araştırdığım Karpuz Yontma Sanatını hayata geçirdim. Aslında çoğunuz bu tarz meyveleri tatil yörelerinde veya bazı restaurantlarda görmüşsünüzdür. Kolay gözüken ama zor bir meziyet olduğunu söyleyebilirim. Kaç tane video izlediğimi tahmin bile edemezsiniz. Fotoğrafların incelenmesi üzerinde durmuyorum bile! :) Babam, ben bu işe merak saldığımdan beri benimle alay ediyor. Haklı aslında düşünürsek, karpuz yontma da nedir ki yahu?! Şöyle açıklayayım size; Karpuz Yontma özellikle Çin, Japonya, Tayland ve diğer Asya ülkelerinin gelenekleri arasında yer alıyor. Ama özellikle Çin Halk Cumhuriyetinde en popüler şeylerden biri oluyor kendisi. Yontma işlemi ayrı zamanda başka meyvelerin üzerinde de olabiliyor. Mesela; Havuç, Papaya, Kavun, BalKabağı ve bazı küçük meyveler bunlara örnek oluşturuyor. Çinli arkadaşlarımızın artistik heykelleri tarihi zamanlardan bu yana gelmiş. Ve günümüzde Çin Heykel Sanatı yepyeni bir boyut kazanmış! Üstelik yenilebiliyor da! :) En çok Karpuz'un tercih edilmesinin nedeni; üzerinde var olan pembe, beyaz ve yeşil rengin oluşturduğu kontrastın diğer meyvelere göre daha göz alıcı olması sevgili okuyucularım :). Bende böyle düşündüm ve geçen gün aldığım Karpuzcuklarımı heykel kıvamına getirmenin artık vaktinin geldiğini düşündüm. Ben tam bıçaklarımı hazırlamışım ve karpuz kızlarım tezgahta yerlerini almışlar, Annem şefkatli bakışlarıyla ; "Aman dur! Parmaklarını yine kesme", "Biz gelene kadar kesmesen olmaz mı şu karpuzları?" demese mi?! "Tamam anne, sadece güneşlenicem, siz gelince başlarım" desemde :)))), tabi ki onlar yokken başladım! HA HA HA! İlk Karpuzumda dış kabuğun soyulma işlemi düşündüğüm kadar zor olmadı ama ikincisinde olayı kaptığım için daha rahat soydum :). Kafamda bazı şekiller belirledikten sonra derin bir nefes alıp başladım. Görsel hafızamın çok iyi olması ve sanatla büyüyen bir kadın olduğum için bana çok zor gelmedi fakat eğer sanatla hiç haşir neşir olmadıysanız biraz zor gelebilir. Benden söylemesi! Öncelikle çok yavaş ve dikkatli çalıştım. Sırf bunun için geçen gün Zwilling'ten güzel bir bıçak aldım. (Babam şu mutfağa yatırdığım para yüzünden beni kıtır kıtır kesecek bir gün onlarla :))) ) Bıçak çok önemli! Öyle evdeki bıçaklarla olmuyor ne yazık ki! Resmen heykel yapıyorsunuz daha ne olsun! Dışını da iyice bilenmiş bıçakla kesmeniz gerekiyor. Ben Serra'nın bana alıdğı ve daha önce beni hastanelik eden Brabantia Şef Bıçağıma kıyamadığım için Cooking Art'ın Şef Bıçağıyla kestim. :) Binlerce şükür ki parmaklarım da sağlam :)). Babam yememek için kendini zor tutuyor. Bende, başarı hazzıma doyana kadar herkese karpuzlarımı yemeyi yasakladım! :) Babam; " Sen hele bir uyu da.." dedi gözlerime sinsi sinsi bakarak :) Uyur muyum? O uyuyana kadar ASLA!:))))
Herşeyden önce bir şeyi başarabileceğimize inanmamız gerekiyor. İnsanlar size gülebilir hatta sizi küçümseyebilirler, destek olmayabilir ve kıskanabilirler. Unutmayın, zamanında Graham Bell'e de insanlar katıla katıla gülmüş ve ona destek olmamışlardı. Goethe amca demiş ki; "Neyi yapabiliyorsanız ya da yapabileceğinizi hayal ediyorsanız, ona başlayın! Cesaretin içinde zeka, güç ve sihir vardır."
İnandığınız zaman bir şeyin olmaması gibi bir şey mümkün değil..
Bundan sonra Yontulmuş Karpuzlarımın ismi Serra :))) Böyle dendiği zaman komik olduğunu biliyorum :))) Fakat cicilerime isim takmayı çok seviyorum. Sanırım bunu anlamışsınızdır. O zaman şöyle diyelim; Serra Karpuzları :)) Bunun için Serra, İngilitere'den özel istek yaptı. :)
Bon Appetit!

Fındık Ezmeli Kurabiyelerim ve Kilo Sorunu

Bu hafta çok yorulduğum için biraz dinleyim dedim ama demekle kaldım tabi ki. İki gün hiçbir şey yapmayıp sadece televizyon izledim diyebilirim :). Ardından soyal hayata karışayım, Saint Benoit'nın Pilav Gününe katılayım dedim ki içimde bir şey kıpır kıpır etti. Göremediğim bir güç beni mutfağa doğru itti :). O hissettiğim vicdan azabını size anlatamam! İki gün oturmanın verdiği o garip hissi gidermek için Fındık Ezmeli Kurabiye yapayım dedim. Bol kalorili şöyleeeeeeeeee..Ohhhhh.. :)) Hoş, bu çeşit Fıstık Ezmeli de yapılabilir! Ben, sevgili marketimizde ancak bir çeşit bulabildim. Nitekim, Fındık veya Fıstık ezmesi değil de ben bizzat Nutella'cıyım! Hergün minimum bir çay kaşığı! Ah! Sizde bilirsiniz çay kaşığıyla yemenin ne kadar harikulade bir haz olduğunu!! Kavrulmuş Türk Fındıkları... :))) Ama bizim durumumuzda kurabiyemiz Fındık Ezmeli oldu. Daha sonra Nutella'lı değişik tarifler deneyeceğim. Fındık Ezmesi bana biraz ağır geliyor. Fakat, bu kurabiye düşünebileceğinizden hafif ve inanılmaz yenilesi oldu :). Mutfağa nasıl bir kokunun yayıldığını söylememe gerek yok! Babam bile salondan o güzel kokuya geldi ve ilk çıkan tepsiden 2 tanecik aşırdı. Hemde sıcak sıcak! Kurabiyemizde Tereyağı ve Esmer şekeri mikser yardımıyla krema kıvamına gelene kadar çırpıyoruz. Başka bir kapta un, karbonat ve tuzu birlikte eliyoruz. Tereyağlı karışıma bir yumurta kırıp yine çırpıyorsuz ardından da neredeyse bir kavanoz Fındık Ezmesi (265gr.) ekleyip karıştırmaya devam ediyoruz. Gelsin Kalorilerrr :). Unlu karışımımızı da ekledikten sonra bulamaçımızı sertleşmesi için 40 dakika kadar buzdolabında bekletiyoruz. Buraya kadar tamam! Asıl olay bundan sonrası aslında! İlk defa yaptığım bir reçete olduğu için sonucunu tahmin edersiniz ki bilmiyordum. Neme lazım tepsiye 2 cm aralıklarla dizdim. Üzerlerine de çatalla şekil verdim. Biraz yayılacağını düşünmüştüm fakat düşüncelerimi aştı ve acaip yayıldı! Tepsideki kurabiyeler nerdeyse birbirine yapıştı! Tamam, Panik yok! İkinci tepside deneyimli oldum ve küçük küçük koydum ve bayağı aralık bıraktım. Aman diyeyim! Yani bir tepsi de toplam 9 adet kurabiye oldu. Yayılgan şey ne olacak! :) İkinci tepsi süper oldu fakat üstündeki çatal izleri pek gözükmüyor piştikten sonra. Keşke pişmeden önceki hali gibi gözükseydiler! :) Gelelim test subjelerimin görüşlerineeeeee.. Serra, rejimde olmasına rağmen 3 adet yedi. Annem 2 adet ve Babamsa durdukça yedi diyebilirim :). Babamın yorumu şu; Hmmmm biraz tatlı.. Annemden cevap: Fındık Ezmesindendir! Babam: Fark ettim ama tatlı ya biraz.. Annem: Fındık ezmesinden!!! 0_o
Şimdi mutfağa gidip bir tane alacağım yanında da süt içtim mi tamamdır! :)
Bon Appetit!

Charlie and The Chocolate Factory


Beni tanıyanlar bilir ki ben dehşet derece de Çikolata hastasıyım! Birçok Çikolata Workshop'una katıldım. Tabi katılmakla kalmıyorum bizzat kendimi ilerletmek için elimden geleni yapıyorum. Kendi kafamdan çeşitlerini yaratıyorum. Yok Yeşil Çaylısı yok Prensesi yok Fudge'ı derken elim iyice alıştı. Evde ne kadar çikolata kalıbı ve küvertürü olduğunu bana sakın sormayın! Serra'nın bir mutfak şirketinde çalışıyor olması tabi piyasayı çok daha yakından takip etme şansı tanıyor bana. Mutfak alışverişlerine genelde onu da yanımda götürüyorum :). İlk çikolata kursuma da onunla birlikte gitmiştim. Etrafa saçılan Seratoninler ve Endorfinler diz boyu tabi :). Çikolata yaparken öyle garip bir haz yaşıyorsunuz ki, insan başka hiçbir şey düşünmüyor! Ne zaman kafam bozulmuşsa ya da bir şeye takılmışsam hemen Bitter Küvertürümü çıkartıyorum ve abuk subuk tiplemeler yapıyorum. Ama en çok yapmayı sevdiğimi sorarsanız; kesinlikle Rumlu Truffle'larımdır!! Zamanla çeşitlerimi arttırdım. Çikolata kaplı çilekler (ki bunu yapması çok basit) karamel dolgulular ve badem ezmeliler gibi çocuklarım oldu. Hele Çikolata Kaplı Portakal Şekerlemesi var ki diller destan diyebilirim :). Bir gece önceden portakalın kabuklarını soyuyorsunuz, suda birkaç kez kaynatıp acısını alıyorsunuz. Sonra ızgaranın üstünde kurutuyorsunuz. Ertesi günde çikolataya buluyorsunuz. Ya da şekere batırıp kurutun ve direk öyle yiyin! Ağzınızın suyu akıyor şu anda değil mi? :) Ahhh! Birde yapmasını hayal edin bir! :))) Hani aşık olduğunuzda içinizde hissettiğiniz o güzel his vardır ya, ha işte o Endorfin, sizi inanılmaz sarmalıyor! Çikolata olayına girmemdeki en büyük etken, Jacques Torres Baba oldu :) Kendisi çok önemli bir kişiliktir. Televizyonda hergün programının millattan önceki halleri yayınlansa da internette araştırmanızı tavsiye ederim! En son Kuzenim Umut ve İldem'in nişanında Serra'nın mükemmel yamaklığıyla çok güzel bir Karışık Çikolata Kutusu hazırladım. Çoğunun içinde alkol vardı tamam kabul ediyorum hatalıyım! :) Ama nişan ya, biraz renk katmak istedim. Davetlilerin çoğu yaşça bayağu büyüktü! :) Gecenin sonu: herkes davetteki içkilerle birleşince zum oldu!! :) Çikolatalarım mı? Hala konuşuluyor! Bana kalmadı düşünün! :) Hey! Megolamanlık yapmıyorum! Sakın yanlış anlamayın. Ne de olsa ben daha öğrenciyim! Okulun giriş ücretini sonunda yatırdım. Eylüle kadar daha çok çalışmalıyım. Hiçbir zaman yolu tam anlamıyla geçmiş sayılmazsınız! Sadece ilerliyorum.. Nereye mi? İstediğim B noktasına varıncaya kadar! :) Ben bir hayalim için bütün hayallerimden vazgeçtim. Sonucunu hep birlikte göreceğiz sevgili okuyucularım. Mucizeler mümkündür! Görmek için sadece inanmamız gerekiyor! Şimdi derin bir nefes alıyorum ve cumartesiye siparişini aldığım Baby Shower Şekerlemelerine başlıyorum.
Acil durum çikolatam neredeydi benim?! :) Yok ben gidip Arzu'nun dükkandan getirdiği Alman Pastasından bir ısırımcık alayım :)
Bon Appetit!

Chocolate Chip Cookie'lerim ve Sema Usulü Revani'm

Haftasonu, Serra bana geleceği için ona küçük bir süpriz yapmak istedim. Kendisi sıkı bir rejim uygulayıcıdır. Bu sıralarda nitekim o mod içerisinde :). Bende açlığını bastırsın diye ona Chocolate Chip Cookie yaptım. Geldiğinde gözleri fal taşı gibi açıldı diyebilirim size. Kurabiye hamurunun içerisindeki damla çikolataların tadına diyecek yok zaten. Fakat bu reçete daha önce denediklerim içerisinde en iyisiydi! Yapılışı da bir o kadar kolay! Hele çocuklarınız varsa yanında bir bardak süt ile inanılmaz bir hal alıyor! Pastacılık konusunda anladığım şeylerden biri de, herşey oran orantı üzerine! Hadi bakalım birini biraz eksik koyun ya da biraz fazla! Her zaman yaptığınız şey bile olsa tadı inanılmaz farklı oluyor! Ve mutlaka kenarından bile olsa bir ısırık almanız lazım! Öyle Rejimdeyim! Yok Tatmayayım! diye bir şey yok! Ben mi? Evet! Hepsi mideme giriyor! Fakat neyle besleniyorsun derseniz, neredeyse bütün öğünlerde meyve yiyorum! Formumu da korumam lazım değil mi?! :) Yoksa ipin ucu kaçar mis kokulu okuyucularım. Ki ben tatlılara asla ama asla hayır diyemeyen bir yaratığım! Gelelim güzelim Revanimeeeee.. Reçetesi anneannem zamanından kalma fakat annemin küçüklüğümden beri yaptığı bir usül. O yüzden adı: Revani de Sema :).  Uzun zaman önce yapmıştım fakat bu haftasonu annemler arkadaşlarına gidecekleri ve cici bir şey götürmek istedikleri için kolları sıvadım! Serra, çikolata damlaları içinde gözleri fıldırfeş dönerken, ben mutfakta revaninin içine koyacağım yoğurtun olmadığını fark ettim! Sevgili arkadaşım Arzu, çoğu zaman olduğu gibi imdadıma yetişti! Yoğurt geldikten sonra bir çırpıda yavrucağı yaptım. Revani'nin yapımı sırasında, sanki gökten melek iner gibi, Kemal Usta geldi. Kendisi süper bir ustadır! Ayrıca bu hafta stajına başlayacağım pastanede bana ustalık edip, yetiştirecek! :) Okul öncesi staj fena fikir değil, değil mi? :) Çalış, çalış, çalış..  Kemal Usta, bana revaninin şerbetini dökme konusunda çok önemli bir bilgi verdi. Revaniyi ters çevirip şerbeti dökmem lazımmış! İnanmayacaksınız ama inanılmaz oldu! Mutlaka denemelisiniz! Gözlerimden uyku akıyor ama nasıl canım çekti!
Bon Appetit!

Pazar Kahvalıtısında Nutella'ya bulanmış PanCakelerim

Sevgili okuyucularım, şapsal bir vaziyette yataktan kalktıktan sonra güzel bir Pazar Günü Kahvaltısı etme fikri ağzımı sulandırdı desem yeridir. Serra'nın da uzun süredir benden yapmamı istediği Amerikan Usülü PanCakeleri hayata geçirmenin zamanın gelmişti bile. Kollar sıvandı ve mutfak faresi pozisyonumu aldım. Amacım; annem, babam ve Serra uyanmadan insanı kendinden geçirtecek bir kahvaltı hazırlamaktı. Olmazsa olmaz peynir çeşitleri, domatesler ve bilimum zeytinler masayı donattı. Hemen ardındanda PanCakelerimi yapmaya başladım. Yapılışı aslında çok basit! Sizde bir Pazar kahvaltısında sevdiklerinize rahatça yapabilirsiniz. 1 bardak su, bir bardak ılık süt, 3 yemek kaşığı eritilmiş tereyağ ve 3 yumurta cam bir kasede çırptım. 3 bardak un, 2 çorba kaşık kadar toz şeker, bir tutam tuz, 1 çay kaşığı karbonat, 1 paket Şekerli Vanilin ve 1 paket kabartma tozu (1 yemek kaşığı) ayrı bir mayonez kasesinde elendikten sonra likit karışımın içine ekledim ve bir güzel çırptım. Tava'yı ısıttıktan sonra da, birazcık sıvıyağ koydum. Yalnız çok fazla olmaması gerekiyor. Fazla gelirse bir peçete yardımıyla üstünden fazla yağı alın. Kepçeyle PanCake karışımını teker teker dökün. Bendeki tava özel olduğu için dört yuvarlak bölümden oluşuyor. O yüzden, yuvarlak şekil almaları bakımından problemim olmadı. Hemencecikte pişiyor keratalar :). Dikkat edin yakmayın sevgili okuyucularım! Elinizde spatula ile başında durmanız gerekiyor resmen :). Tabağa alıp masaya geldiğimde ise, herkes çoktan uyanmıştı :).Eh! Bu güzel kokuya kim uyanmaz değil mi?! Nutellamız ve Pudra Şekerimiz de yerini aldıktan sonra hepberaber resmen yumulduk PanCakelere! :)) Açıkçası günün geri kalanında yenilen şeylere dikkat etmenin ceza olacağı bir gün daha başlamış oldu :). PanCakeleri Mısır Şurubu, Bal ve Çeşitli Meyvelerle de kombine edebilirsiniz. Benim tercihim çikolata versiyonundan oldu. Offf.. yine karnım acıktı işte :) Akşam yemeği için hayranı olduğum Emeril Lagasse usulü Güveçte BeefStraganoff yapma fikri karnımın içinde canavar varmışçasına çıkardığı sesi bir nebze bastırmış oldu :).
Bon Appetit!

İstanbulda Lale Zamanı ve Karın Gurultusu

Uzun zaman sonra bugün biraz geç kalkmaya karar vermiştim ki yine erken uyanasım tuttu! Ne yapsam ne yapsam diye kahvaltı sonrası düşünürken aklıma kurabiye yapmak geldi! Uzun zamandır kurabiye çeşidi yapmamıştım. Klasik kurabiyeden uzak durup ( normal şeyleri sevmiyorum ya) Reçelli Kurabiye yapayım dedim. Şu bildiğiniz içinde reçel olan yuvarlak kurabiyeler vardır hani pastanelerde. Onlardan fakat içi vişne reçeli ve lale şeklinde olan versiyonu oldu benimki :). İnanmayacaksınız ama diyette olmasam hepsini yiyebilirdim fakat bir tane ile yetinmek zorunda kaldım sevgili okuyucularım. Dişi olmak ne kadar zor değil mi?! Açıkçası yiyip yiyip kilo almayan arkadaşlarımı çok kıskanıyorum :). Hele benim gibi bu mesleğe delice baş koyduysanız, durum vahim! Şişiyorum iniyorum.. Şişiyorum iniyorum :)).Eh! Napalım kader diyelim geçelim :). Lale şeklindeki kurabiyelerimin hamuru dolapta dinlenirken bende yerimde boş durmadım ve Beze yapmaya karar verdim. Bildiğiniz gibi daha önce renkli renkli yapmıştım ama istediğim gibi olmamıştı. Hep diyorum ama inanın herşey el alışkanlığı! Bugün yaptığım bezelerin daha önceden yaptığımla yakından uzaktan alakası yoktu! İlk önce gıda boyası kullanmamaya karar verdim. Pastanelerde gördüğümüz gibi beyaz renkte olsunlar istedim. Yumurta aklarını çırparken içine bir tutam tuz koyuyorsunuz. Yumurta aklarına nokta kadar bile yumurta sarısı bulaşmaması gerekiyor! En önemli dip not bu! Ardından pudra şekeri ekleniyor. Tamammmmm.. İçine Vanilya Esansı da koydum! :) Serra, babam ve annem bugünki test subjelerim olarak iş başındaydılar. Bezelerimden 10 üstünden 10 aldım! Yaşasınnnnnnnnn! Tadı aynı pastenelerdeki gibi oldu sonunda! Bu hafta ilk iş olarak, sıkma poşetime, şeklinin daha güzel olması için, farklı bir "duy" almam lazım! Onu da halettim mi bu iş tamamdır! Arada her zamanki sakarlıklarım yine boy gösterdi tabi ki. Birkaç kere kafamı davlunbaza vurdum! Buz dolabının rafını da kaydırıp üstündeki yoğurdu düşürdüm :). Neyse ki, davlunbaz yerinde duruyor :). Bezeler 2 saat kadar piştikten sonra kurabiye hamurunu buzdolabından çıkardım ve oklavayla açıp şekillendirdim. Bendeki reçetede üzerinde pudra şekeri yoktu ama açıkçası benim pudra şekerli olması düşüncesi daha çok hoşuma gitti :). Gerçekten de çok güzel oldular! Saklamak için hava geçirmeyen bir kapta saklamanız gerekiyor sadece. Şu anda amerikan bar'ımın üstünde dün yaptığım Macaronlar, Bezeler ve Reçelli Kurabiyelerim duruyor! Ben mi? Ben karnımın guruldamasını duymazdan gelip erik yiyorum! :)
Nasıl bir adalettir bu!
Bon Appetit!

Mutfağın Kişilik Değişimi

Sabah erkenden kalkıp kendimi yollara vurdum. Tam teşekküllü bir mutfak yapımı için elimden ne geliyorsa yapıyorum. Cuma akşamı, Serra'yla delirip mutfağın duvarlarını kırmızıya boyama kararı aldık. Normalde kendi mutfağım olmasına rağmen, annemlerin mutfağında zaman geçirdiğim için kendime uydurayım dedim. Ne de olsa fırınım o mutfakta ve ben neredeyse bütün vaktimi orada geçiriyorum. Annemin mutfağı bana göre değil! Hiç bir yere sığmıyorum!! Kitaplarım her yeri kaplıyor zaten! Malzemelerimi sormayın bile! Bu böyle olmaz diyerek başlanılan hatta kalkışılan bir iş olarak görülebilir tabi. Duvarlar kırmızıya boyandı. Yarın da IKEA'dan rafları almam lazım. Kafamda oluşturduğum plana göre her rafta ayrı bir bölümün malzemeleri yer alacak. Bir raf çikolata rafı veya bir raf pasta rafı gibi.. Malzemelerimin elimin altında olduğu düşüncesi beni rahatlatıyor. Oldum olası panik olan kişiliğime ters düşmeyecek şekilde dekore etmem gerekiyor. Herşeye nasıl mı aynı anda yetişiyorum? İnanın bende bilmiyorum! Özel güçlerim var sanırım! :) Umarım mutfağım güzel olur ve cicilerimi rahatlıkla yapabileceğim bir mekan yaratabilirim. Sırf bunun için bugün gittim ve kocaman bir kesme tahtası ( aynı Emeril'ın tahtası gibi), cupcake kalıpları, pasta süslemeleri, şeker hamuru kesme kalıpları ve bilimum duylar aldım. Herşey olmalı ya aman onlar eksik kalmasın! :) Rejimden değil ama yorgunluktan yine mısır gevreğine talim bir gündeyim. Biraz dinlenme iyi gelecek. Bon Appetit!

Bir Sevgili..Bir Dost..Hatta Çocuğunuz gibi

Turtaların şöyle bir güzelliği var; dağılmazlar, bulaşmazlar( benim kadar sakar değilseniz), göz alıcı ve inanılmaz lezzetlidirler. Bende yapmaktan nasıl keyif alıyorum bilemezsiniz. Elimde olsa her şeklini yapacağımı düşünüyorum. Bu hafta yine EminÖnü Duran Sandwich Restaurant'a siparişlerini götürdüm. Bu sefer değişiklik yapıp turta yaptım. Soğuk CheeseCakeler ışıkların altında ne yazıkki eriyip yıvış yıvış oluyorlar. Vitrin konseptine en dayanıklı tatlı olarak seçimim bu hafta cici turtalarım oldu! :)Kestane Püreli ve Çikolatalı Turta ardından Çilekli Turta yaptım. Görsel şölen diyebilirim :). Babam mutfakta gidip gelip saldırmamak için kendini zor tuttu :). Bende annem ve babam için minik çilekli tartaletler yaptım. "Bir yerleri şişmesin" denir ya :). Annem zaten hemen mideye indirdi bir tanesini. Serradan da siparişimi aldım, Çinden döndüğü gün ona Çilekli Turta yapıcam. Resimleri görünce bile çılgına döndü kendisi :). Pastacılık serüvenimde bazen kendimi inanılmaz kaybediyorum. Gerek mutfak alışverişinde gerek konuşmalarımda! Yanlış anlamayın! Obsesif değilim :). Fakat bugün garip bir suçluluk duyuyorum. Serra, aşırı heyecanlı olduğum için böyle olduğumu söyledi. Tatlılar, aldatmaz hatta oldukça dürüsttürler. Ona nüksettiğiniz hisle size bakarlar. Siz yemediğiniz sürece hiç bir yere gitmezler :). İçindekini bir fazla bir eksik koyduğunuz zaman kıvamları tutmaz. Aynı bir sevgili gibi sizi mutlu eder ya da bir dost gibi sırlarınızı paylaşır hatta çocuğunuz gibi ağlarken gülümsetir bazen. Sanırım en sevdiğim özelliği; gece yatağa yattığımda suratımda kocaman bir gülücük oluşması. Bu çarşamba yine kursum var. Daha değişik tatlılar öğreneceğim. Sadece kitaplardan öğrenecek halim yok ya! :) Mayıs ayında da stajıma başlayacağım. Ama nerede olduğunu şimdilik size söyleyemem :). Hep beraber göreceğiz zaten :). Profesyonel kursum için aylar var fakat ben resmen duvarlara çentik atıyorum :). Bana şans dileyin şimdiden sevgili okuyucularım. Bon Appetit!

Hayal Etmek Olacakların Öngörüsüdür!

Ben bir hayal kurdum. Biliyor musunuz, elimden gelen herşeyi yapıyorum. Her gün çeşit çeşit ürünler yaratmaya ve kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Bugün, geçen gün ısmarladığım Fransız Chef Ceketim ve Mantar Şapkam geldi. İkisi de siyah renkte! Hani fransız aşcılar genelde siyah giyiniyor ya (ya da ben siyah giyiniyorlar diye aklımda benimsedim :) ) , bende onlara özendim diyebilirim. Aslında arabayı almadan önce lastiğini almak gibi bir şey bu. Çok heyecanlı bir kişiliğimdir fakat heves olduğum pek görülmemiştir. Bir şeyi başaracağına inanmak, bunu çok istemek çok önemli insanın hayatında diye düşünüyorum.
Einstein der ki; "Hayal etmek olacakların öngörüsüdür".
İnanır mısınız, sırf bir gün "Chef Patissier" olacağımı çok içten ümit ettiğim için karşıma çıkan iş tekliflerini bile geri çeviriyorum. Sanki yolumda dikenli bir telmiş gibi direk burun kıvırıyorum. Babamla, Annemle, Serra'yla ve Arzu'yla bile durmadan "yok Donut nasıl yapılırmış, yok bugün kurabiye yapmaya çalıştım ama reçeteyi yanlış yazmış kitap" gibi konulardan konuşuyorum. Bazen acaba sıkılıyorlar mı diye düşünmüyor değilim. Akşamları sahip olduğum hamur işi, çikolata ve pasta kitaplarını çalışıyorum. Mantık yürütüp, en iyi nasıl yapacağımı düşünüyorum. Yanlarına notlar alıyorum. Pos-It'liyorum. İnanmayacaksınız ama rüyamda bile kendimi profesyonel mutfakta görüyorum beyaz üniformamla. Kendi kendime diyorum ki, şurada staj yapayım bir daha ki ay, ondan sonraki ayda şurada yapayım.. Sonra Profesyonel kursum bittikten sonra da süper bir yere girerim ve bir gün "Chef" ünvanını elde ederim. Yıllarca ne yapacağımı bilemeden herşeye elimi attım. Kıyafet tasarımları gibi çeşitli alanlara el attım. Aileden gelen bir şey olsa gerek dikişe elim yatkın. Annem, ellerimin sihirli olduğunu söylüyor. Bazen elime yüzüme bulaştırdığım reçeteler oluyor. Görseniz boğazımda bir şey düğümleniyor. Sonra kendi kendime diyorum ki, "Bu daha başlangıç küçük hanım, daha yolun başındasın! Hadi nefes al ve devam et! Engeller sadece körler içindir!" Neyse ki, çok şanslıyım ve bana destek olan harika insanlar var. Tereddütlerimi ve paniklemelerimi kenara bırakmamı sağlıyorlar. Eğer siz de bir şeyi başarmak istiyorsanız, sadece hayal edin! Unutmayın, gerçekten istediğiniz bir şeyin gerçekleşmemesi imkansız!.. Bon Appetit!

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...