Treasure!


There's nothing I like more than pottering along a beach looking for treasure.... shells, driftwood, seaweeds....... Today I went to a very well known Cornish seaside village and hunted for bits of broken pottery.


I was not disappointed! Once I got my eye trained in to spot the glimpses of blue and white, green and brown lying amongst the pebbles and seaweed and sand, I found far more pieces than I expected.


It is such a thrill when you bend down to pick up and then turn over that ordinary looking sherd of plain white pottery to reveal a beautiful fragment of Victorian blue and white design on the other side..... You begin to imagine what plate or bowl the piece originally formed part of; it might have been the pride and joy of some kitchen dresser until the day an accidental breakage caused it to be discarded in the rubbish, only to be washed down the local stream and emerge years later in the natural detritus of the harbour below.


I shall be using these pieces I've found in a range of collages and cards. These once discarded fragments will then be given a new lease of life, and be admired as objects of beauty and design once again.

Herşey bir hayalle başlar!

Uzun zamandır yazamadığımın farkında olduğunuzu biliyorum. Halimi görseniz perişanları oynuyorum resmen. Hayat nereye gidiyor ben nerede duruyorum hiç bilmiyorum. Ne için neden yapıyorum artık onunda kavram karmaşası içerisindeyim. Kendimi sadece aynaya baktığımda tanıyorum. Gitgide hayattan uzaklaşmaya başladığımı fark ettim. Devamlı haftanın 7 günü çalışınca böyle mi oluyor ne anlamadım hiç. Hoş sevmesem katlanılacak olay değil ya hani neyse!:) O yüzden en sevdiğim mevsim olan "İlkbahar" ile yeniden hayata başlamaya karar verdim. Hayata sıfırdan başlamak çok zor ve riskli gelir çoğu insana, ki bende risk alan biri değilimdir normalde. Garantili hareket ederim. Nereye gideceğimi bilmem lazım. Gel görelim bir kere yaptım ya taaaa en başında, sildim ya hayatımı yeni bir hayata başlamak için,o zamanlar kimse bulunduğum bu noktada olacağımı bilemezdi, ben bile!:) Oysa herşey hayal ederek başlar. Bende hep öyle yaptım. Hayal ettim ve bodozlama daldım hayata. Hatırlar mısınız bilmem ama ilk başlarda yerlerde tepinip duran, ağlayan veya mikserleri kıran  biriydim. Şimdi deneyimlerden geçtikten sonra işimde sayılı kişilerden biri oldum. Gazeteler dergiler televizyonlarda yer alıyorum. Nasıl oldu hangi noktadan bu noktaya geldim orasını kaçırdım şahsen. Ama tamda istediğim zamanda ve yerdeyim. Geleceği düşünmekten çoğumuz şu anın tadını kaçıyoruz. Ne yapıcam nerdeyim noluyor? milyon soru var kafanızda değil mi? Bir an dur ve bir hayal kur. Ne olduğu önemli değil. Sadece bir tane. Bazı durumlarda hayal bile kuramamanın ne kadar zor olduğunu biliyorum. Bana da oldu merak etme sevgili okuyucum.. Sessiz bir yere geç, istersen bir müzik aç ve ne olmak istiyorsan veya ne yapmak istiyorsan onu düşün. Sadece küçük bir hayal kur. Bunu yapabilirsin..
Bugün bahar sıcak yüzünü gösteriyor. Yenilik mevsimi benim için. Dinngggg dongggggg! :) Baharla beraber saçlarımı tamamen koyu renk yaptım, kilo verdim ki bu pastane varken çoookk zor! Üstüne sigarayı bıraktım! Bomba değil mi?! Vallahi yaptım kendimle de gurur duyuyorum bu konuda! :)Bana bir alkışşş!! :) Üstüne şu anda söyleyemeyeceğim değişikler yapmaya başladım. Daha mutlu daha sağlıklı daha huzurlu olmalı bence hayat. Bende bunun için hayatı daha sadeleştirmeye karar verdim bu güzel ve özel mevsimle..
Biliyorum sevgili okuyucularım, bazen hayal kurması da harekete geçmesi de hakkaten çok zor be kardeşim. Neyle uğraşacaksın değil mi.. Salak saçmalak insanlarla mı, dost sandığın müsveddeler mi, sırtından bıçaklayanlar mı, kuyunu kazmaya çalışanlar mı, insan sandığın yaratıklar mı, inanmayanlar mı..Neyle uğraşacaksın değil mi?.. Peki sana soruyorum; Gerçekten kendinden bu kadar mı vazgeçtin? Hayatı boşver ( sen hangi küfürü ettiğimi anladın :)), insanları boşver, gereksiz her ayrıntıyı boşver dostum. Evet yapayalnızsın ve evet tek başına yapacaksın, şanslıysan yanında sana destek olacak birileri olur ama değilsen başa dönüyoruz yalnızsın, sana söylüyorum korkulacak hiçbir şey yok! Olay ilk adım! Onu attın mı olay tamammmm!
Asıl olay başlamak değil oysa ki biliyor musun.. Asıl bu macerada göreceğin şey kazandıkların kadar kaybettiklerinin olduğu.. İnsanları asıl yüzlerini göreceksin.. Bu biraz incitici.. Yaşadım biliyorum. Evliysen çoookk şanslısın ama değilsen kimse kolay kolay bu tempoya katlanamayacak. Ki hoş zaten dünya öyle haysiyetsiz adamla dolu ki zaten sen kendini işe vericen daha da fazla:))
İnan bana eğer gerçekten tutunursan hayaline, o bir şekilde olacak! ve kaybettiğini sandığın şeyler var ya aslında kazançların olacak.
Ben sana diyorum ki, Vazgeçme..
Hayalinden vazgeçme ama en ama en önemlisi sevgili okuyucum,
kendinden vazgeçme..
Çünkü bu hayat ne olursa olsun, bir şekilde güzel.. Sadece bakmayı öğrenmen lazım..

Hadi git kendine bir kahve koy bakalım sonrada gözlerini kapat ve bir hayal kur..

Bon appetit!

GÜNAYDIN

Güzel bir cuma sabahıysa ,
Cumartesinin ve pazarın olası neşesi içini dolduruyorsa 
Lanet olsun diye uyandığın bir yere -bir iş,bir okul - yetişmiyorsan 
Hava bugün güzel ohh diye kendi kendine gülüyorsan
Yüzünü yıkarken aynaya baktığında yüzündeki umudu okuyorsan 
Çayını tek kişilik bir poşet çay bile olsa yapıp içebiliyorsan 
Tek kişilik kahvaltının karşısında yalnız değil aç hissediyorsan kendini 
 Evinde kimse eksilmemişse ,o akşam birlikte uyuduklarının nefesi evindeyse 
Kimse ağlamamışsa bir yerlerde tanıdığın, bildiğin, dokunduğun
Dünyanın nasıl zalim bir yer olduğu değilse ilk aklına düşen 
Açlıktan, savaştan ,var olma çabasından sıyırabilmişsen kendini en azından bu sabah bir kaç dakikalığına 
Sen de çok sanşlısın 
Küçük mutluluklara, anlık sevinçler sığdırmak zorunda kaldığımız kederli bir ülkede 
Uyandığında kalbine çöken  ilk duygu keder olmamış demektir
Günaydın 
Günler , aylar , yıllar aydın olsa keşke bir ömür 
Ama en azından bugün için 
Gün aydı 
Turuncuya yakın bir sarıyla üstelik .... :)

ANASON

  
     Yaz gelse  …
Ama insanı yakmayan, huzur veren, sakinleştiren,  en turuncu haliyle…
*Eceabat\Çanakkale


Günlerin geç başladığı zamanlar …
Şöyle karpuz kokusu sarsa mutfak balkonlarını ,terasları ,bahçeleri ; kocaman karpuz kasesinin içine daldırsak çatalları . Gezsek görsek biriktirsek anları anıları . Sonra anason kokusu kavunla karışsa yaz ya bu kimse dertten koymaz bi küçüğü sofraya nasılsa…
  hatta dostlarla şöyle uzaklarda bu andan uzak bir yerde bi büyük koysak sofraya , bir de müzeyyen abla çalsa belki pikap bulamayız ama teknoloji yetişir imdada… içimizden biri kahkahalarının gemisine doldursa hepimizi açılsak hayaller ülkesine doğru … bir diğerimiz o anın mükemmelliğinden bahsetse… biri kaybettiği her şeyi mucizevi bir şekilde buluverse içinde …  yanımızda olmayanlara selam yollasak gökteki yıldızlarla… dünden bugünden ama en çok yarından konuşsak ; en umutlu halimizle döksek kelimeleri denize … olacak desek, yapacağız, olacağız hem bak olduk işte yaptık… bak yaz geldi; bak burnunda anason kokusu  bak dostlar etrafında bak kahkahalarından yaptığın gemidesin işte desek …
  
Ah bir yaz gelse de madan destina ya gitsek , masa kurulurken beklesek , dostluğun şarkı olmuş halini mırıldansak dostlarla …
   Yine mi güzeliz yine mi çiçek desek …
Ah bir yaz gelse de görsek …




















Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...