GÜN ' EŞ




... Bazen yol açan,gün ayan,karşılayan ışık ...    kör eder

GÜN

 Uyku tutmadı sandığın bir günün sabahı belki de çoktandır beklediğinin gelişidir seni ayakta tutan saatlerce , 
yada gidebilmesi için dua edip gün saydığındır. 
Bazen uykusuz gecelerin ardından gelince o beklenen uykusuzluğum sanaymış dersin içinden . 
ya da belki sadece bulutların sabah cilvesini gör diye 
gitmiştir uykun gizemli ülkesine 










kim bilir?...





SÜKUT


   Tam kendimi ikna etmiştim yani sadece birkaç saniye sonra kendimi tamamen ikna etmiş olacaktım eğer internet üzerinden bir tanıdığımın paylaştığı o yazıya değmeseydi gözüm eğer onu okumasaydım  büyük cümlemi kuracaktım. Boş vermek benim en önemli kelimem olacak diyecektim bundan sonra boş verecektim beni ilgilendirmeyen her şeyi boşverecektim sadece birkaç saniye içinde aslında bugüne kadar var olan ben’liğime ters bir cümle kurmuş olduğumu anladım eğer öyle olmasaydı vazgeçmezdim değil mi boş vermekten.
     Yazı aslında belki yüzlerce defa duyduğum hissettiğim konuştuğum şey üzerineydi. Paylaşmak… hayatı,acıyı,yarını,bugünü,yemeği,sofranı,sevgini ve en önemlisi hayalini… o tuhaf bağdan bahsediyordu hani sen bir yerde yaşarken ve her şey normalken dahi aklından çıkmaz ya birileri … ne yaptı halletti mi başardı mı …  o ya da onlar da mutlu olsun istersin üzülürsün üzersin yalnız kalırsın bazen ihmal eder bazen de ihmal edilirsin ama senin bugün göremediğin bir tarihte; sen konuşurken ve kahkahalar atarken birisi çıkar kalabalıktan ve senin gözündekini görür. Seni görür…
    Evet kabul ediyorum bu riskli bir şeydir yani hayatta her konuda olduğu gibi seçimlerinde de hataya düşebilirsin terk edilebilirsin yalnız kalabilirsin… Ama bu senin yaptığının hatalı olduğunu göstermez…
    Ah hayat … 
   Anlamak zor bu kadar anlamış gibi davrananın arasında yüksek sesle bunu söylemek ondan da zor. Ağlamak zor bu denli yalan mutlulukların arasında. Yaşamak zor bu kadar ölümün kederin arasında…  
      Ben susmayı hiç beceremedim. Korkarım beceremeyeceğim de… Ama konuşurken yapabilirsin olabilir seni seviyorum iyi ki varsın hep ol … demeyi seçtim ben sevmeyi seçtim. Sevdiklerimi daha çok sevebilmek için onlar dışındaki herkese kapılarımı kapatma hatasına da düştüm zaman zaman. Kahkahalarını gördüğümde sevdiklerimin , içim huzur doldu onlar hep gülsün istedim.  Mükemmel olamadım pek tabi ve herkes gibi… sadece sevmeyi anlamaya çalıştım kardeşçe, dostça … sevgim zaman içinde korkular getirse de bana, yorsam ve yorulsam da kendi bildiğim biçimde sevdim. 
   Ve şimdi biliyorum ki boş vermek değil , boş vermek değil ama serbest bırakmakmış büyümek olgunca sevmek sadece sevmek. Rüzgar sevdiğim şarkıları mırıldanırken kalbime şimdi vazgeçiyorum sevgi prangalarımdan, soframda yeri baki herkesi azat ediyorum gönlümden. Sormadan, sorgulamadan, öyle uzaktan…   Sevgimle yorduklarımdan ve en çok yorulan kalbimden özür dileme vaktidir.
   Vakit büyüme vaktidir.
   
   Vakit susma vaktidir…  



Gerçekten



    
            Gerçekten olmak istediğinde gitmiş ol
 Gitmiş olmak için gittiğinde aslında kalmışsındır ki zaten 

YAŞAMAYA UTANMAK


   Yaşamaya utanılan günler hiç eksik olmuyor sağ olsunlar ... evinde boğularak ölen çocuklar arkasından ne desek geri gelirler bilen varsa desin.

  Bir gün her şey normalken ve kimsenin ne olacağından haberi yokken Samsun'da yağmur yağmaya başladı ve sokaklar havuz oldu ama öyle kaydıraklarla kayılarak eğlenilen kahkahalar içinde bağıranlarla dolu bir havuz değil. Evet çığlıklar vardı ama ölümü gören annelerin, babaların, adamların ve kadınların çığlıkları. Evlerin bodrum katları su ile dolmuş ve küçücük çocuklar evlerinde boğulmuştu. Karşıdan karşıya geçerken değil, kötü insanların kaçırmasıyla değil akşam ezanı okununca en güvenli yer olduğu için dönülmesi gereken yerde, kimse onları öldürmesin diye olası tehlikelere karşı o tehlikeli saatlerde içinde olunması gereken yerde evlerinde boğulmuşlardı. Bodrum’a gitmek için kendini parçalayan insanları görüp duyup manasız buluyorlar mıydı acaba çocuklar. Onların çıkıp gitmek ve bir daha dönmek istemedikleri duvarlara bakan rutubetli yere gitmek istemek ne de saçma diye geçiriyorlar mıydı içlerinden. Gerçi bilgi çağındayız değil mi şimdiki çocuklar her şeyi biliyor.
    Titanik filminde üçüncü sınıf kamaralardan birinde bir anne iki çocuğunu uyutur boğulacaklarını anladıklarında. Onlara bir masal anlatır  ve uyandıklarında o harikalar diyarında olacaklarını söyler ve çocuklar uyur. Çok etkilenmiştim ilk izlediğimde ve sonrasında da. Ama o film di değil mi. Muhtemelen bu çocuklar çabaladılar ve öle öle öldüler. Onlar öldü evlerinde öldü boğularak öldü. Ben izleyemiyorum korkaklığımdan çünkü utanıyorum onların ardından gülmeye sıkılmaya istemeye acıkmaya yorulmaya yaşamaya utanıyorum.
    Suç kimde peki ?
    Dere yatağında olabilir mi ?
    sonuçta haddini aştı biraz değil mi ?
    Sahi kim yapmıştı bu evleri toki mi ?
    o da ne ?
        ‘’ Ülkemizin yaşadığı hızlı nüfus artışı ve hızlı kentleşme sebebiyle oluşan konut ve kentleşme sorunlarının çözülmesi ve üretimin artırılarak işsizliğin azaltılması amacıyla, 1984 yılında Genel İdare dışında Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı kurulmuştur. Bu tarihte yürürlüğe giren 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile özerk Toplu Konut Fonu oluşturulmuştur.’’
      ‘’ Toplu Konut İdaresi Başkanlığının işlevi Türkiye'de konut üretim sektörünün teşvik edilerek hızlı artan konut talebinin planlı bir şekilde karşılanmasını sağlamak yönünde belirlenmiştir.’’
  
   Bunlar yazıyor bahsi geçen toki nedir diye www.toki.gov.tradresine sorunca .
  Nasıl yani şimdi bu adamlar bu evleri yaparken yağan yağmurda sel basınca insanların öleceğini planlamışlar mı? Nasıl yani cinayet değil mi bu ?
  Sorular çok ,herkes kızgın , ama hayat böyle bir oyun . Kızgınlığa alışan beden o sıcağın farkına varmadan nefes almaya devam ediyor. Yaşıyoruz ama ölenler , gidenler gitti soruların cevabını bulsak da geri gelmeyecekler.
  Gidenlerin ardında yaş var acı var keder var ailelerinde. Diğerlerinde ise koca bir korku , bundan sonra ne olacak ; ne olacak da biz insanın insan hayatının ne kadar ucuz olduğunu göreceğiz bu cennet (!) vatanda sırada ne var?  Bu arada birileri devlet diyor hükümet vatandaşlarını korumakla… ama insan hakları.. ama burası imara uygun değildi ruhsat nası…
   Vatandaş mı o da ne hadi yandaş dense neyse değil mi ama ? !

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...